Ekonomist  Dr. Ahmet Karavelioğlu Türkiye’de 14 Mayıs sonrası oluşabilecek ekonomik tabloları değerlendirdi, Ortodoks politikalara dönülse dahi seçimden hemen sonra Döviz’de ve TL faizlerde yüksek oynaklık görülecektir” dedi.

Karavelioğlu’nun çizdiği İlk senaryoya göre seçimleri Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa tablo şu şekilde gelişecek;

14 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanlığını Kemal Kılıçdaroğlu'nun aldığı senaryoda Dolar kurunun TL karşısında 24-25, Sterlinin ise 30-31 bandına çıkabileceği, Merkez Bankasının politika faizini kademeli olarak %30 düzeyine çıkarabileceği, bankalarda ise mevduat faizlerinin 35-40 bandına gelebileceği beklentisi hakim. Görevin devralınmasına kadar geçecek sürede ekonomi ekibinin piyasaya vereceği mesajlar önemli olacaktır. Devir sonrasında Ortodoks politikalar dönüleceği mesajlarıyla birlikte, ayakları yere basan, enflasyonla mücadeleyi öncelikleyen, saha tecrübesi olan ekibin piyasa nezdinde kazanacağı kredibilite piyasalardaki çalkantıyı durdurup yeni bir dengenin oluşmasına yardımcı olacaktır. ilerleyen aylarda TL’nin değer kazanmaya başlamasıyla birlikte, enflasyonda da düşüş beklentilerine paralel olarak, TL faizleri gerilemeye başlayacak ve enflasyon da tek haneli seviyelere düşmesi ile yeni denge bulunacaktır. Ortodoks politikalara dönülmesi ile birlikte seçimden hemen sonra Döviz’de ve TL faizlerde görülecek olan yüksek oynaklık daha sonrasında yeni ve daha istikrarlı bir denge bulunacaktır

İkinci senaryoda ise seçimleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kazanması sonrası oluşabilecek tablo ise şu şekilde oluşacak;

Dolar kurunun TL son zamanlarda uygulanan, “kontrollü yukarı gidiş”ine devam edeceğini ancak faiz politikasında ve mevcut politikalarda ani değişimlerin beklenmemesi gerektiği beklentisi ön plana çıkıyor. Yükselen cari açık, ekside seyreden Merkez Bankası rezervleri nedeniyle yaşanacak bir ödemeler dengesi sorunu nedeni ile çok sert bir şekilde yaşanacak bir kur krizi  Ortodoks politikalara dönüşü tetikleyebilir. Kurdaki ani yükseliş daha önce faiz artırmadan Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile savuşturulmuştu.  Eğer mevcut dengeler sürdürülebilirse, ki bu her geçen gün zorlaşmakta, Türkiye 2023 yılını yüzde 2’ler civarında bir büyüme ve yüzde 40-50 bandında bir enflasyon ile kapatabilir. Büyümenin küçülmesi ve enflasyonun yüksek seyretmesi durumu dar gelirli sabit ücretli kesimin hızlı bir şekilde fakirleşmesine neden olacaktır.

İşte o analizin tamamı;

Ortodoks politikalara dönülse dahi seçimden hemen sonra Döviz’de ve TL faizlerde yüksek oynaklık görülecektir.

14 Mayıs yaklaştıkça Türkiye’de yapılacak olan seçim sonrası ekonomide yaşanacaklarla ilgili senaryolar da ön plana çıkmaya başladı.

Sonuçları farklılık gösteren anketlere tek tek bakmak yerine, yapılan anketlerin ortalamalarını alarak ilerlemekte fayda görünüyor.

Anket ortalamalarını dikkate alan Morgan Stanley'in  5 Nisan tarihli raporuna göre; seçimi ilk turda kıl payı da olsa Kılıçdaroğlu’nun ( Tayyip Erdoğan 43.8- Kılıçdaroğlu 51.1) alabileceği, ikinci tura kalması durumunda ise sonucun Tayyip Erdoğan 45.2 - Kılıçdaroğlu 54.8 şeklinde olacağı yönünde.  Kılıçdaroğlu’nun anket ortalamalarında oy alması durumunda ( 2018’de sandık başına giden kişi sayısı oy kullanacak toplam seçmen sayısının %85’i idi.  2023 seçimlerinde oy kullanacak 64 milyon seçmenin %85’inin sandığa gideceği varsayımı ile) farkın Kılıçdaroğlu lehine 5 milyon oya kadar çıkabileceğini gösteriyor.

14 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanlığını Kemal Kılıçdaroğlu'nun aldığı senaryoda Dolar kurunun TL karşısında 24-25, Sterlinin ise 30-31 bandına çıkabileceği, Merkez Bankasının politika faizini kademeli olarak %30 düzeyine çıkarabileceği, bankalarda ise mevduat faizlerinin 35-40 bandına gelebileceği beklentisi hakim. Görevin devralınmasına kadar geçecek sürede ekonomi ekibinin piyasaya vereceği mesajlar önemli olacaktır. Devir sonrasında Ortodoks politikalar dönüleceği mesajlarıyla birlikte, ayakları yere basan, enflasyonla mücadeleyi öncelikleyen, saha tecrübesi olan ekibin piyasa nezdinde kazanacağı kredibilite piyasalardaki çalkantıyı durdurup yeni bir dengenin oluşmasına yardımcı olacaktır. Para politikasında kararlı duruşun yanında, daha önceden birikimlerini TL’de değerlendiren ancak gerek beklentilerdeki kötüleşme, gerek düşük faiz, gerekse güvensizlik nedeni ile TL birikimlerini Dövize dönmüş kişi ve kurumların TL’de enflasyon düzeyine yakın bir faizle birlikte dövizlerini bozdurup TL’ye dönmeleri kurda düşüşü başlatacaktır. Bu sırada 2012-13 yıllarında Borsa ve tahvil bono piyasasında 150 milyar doları aşan ancak son zamanlarda 27 milyar dolara kadar düşen yabancı yatırımcılar da Borsa ve tahvil bono piyasasında ağrılıklarını artırmaya başlayacaklardır. TCMB kurdaki düşüşü -60 milyar dolarlara gelen döviz rezervlerini sağlamlaştırmak için bir fırsat olarak kullanıp Dolara alım yönünde müdahalede bulunacaktır. Ekonomi yönetiminin beklentileri kontrol edebilme becerisine bağlı olarak ilerleyen aylarda TL’nin değer kazanmaya başlamasıyla birlikte, enflasyonda da düşüş beklentilerine paralel olarak, TL faizleri gerilemeye başlayacak ve enflasyon da tek haneli seviyelere düşmesi ile yeni denge bulunacaktır. Ortodoks politikalara dönülmesi ile birlikte seçimden hemen sonra Döviz’de ve TL faizlerde görülecek olan yüksek oynaklık daha sonrasında yeni ve daha istikrarlı bir denge bulunacaktır.  14 Mayıs’ın hemen ertesinde Cumhurbaşkanlığını Tayyip Erdoğan’ın aldığı senaryoda Dolar kurunun TL son zamanlarda uygulanan, “kontrollü yukarı gidiş”ine devam edeceğini ancak faiz politikasında ve mevcut politikalarda ani değişimlerin beklenmemesi gerektiği beklentisi ön plana çıkıyor.

İktisat biliminin genel kabul görmüş kuralları olarak tanımlanabilecek ortodoks politikaların içinde, yüksek enflasyonla mücadele için faizin artırılması gerektiği kuralı da var ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan çok uzun zamandır, “Yüksek faiz yüksek enflasyona yol açar” diyerek ortodoks olmayan bir ekonomi politikası benimsemiş vaziyette. Uygulanan bu politikanın yan etkileri olarak, yüksek enflasyon, yüksek cari açık ve ikili kur ( Tahtakale ile Bankalar arasında farklı kurlar), ikili faiz (TCMB Politika faizi 8.5 ile Bankalardaki 18-35 arasında değişen mevduat faizleri) ön plana çıkıyor.

Mevcut politikaların sürdürülebilirliği hususunda hemen hemen herkesin kuşkusu olmakla birlikte bu politikalardan dönüşü ekonominin köşeye sıkışması belirleyecektir. Bu noktada yükselen cari açık, ekside seyreden Merkez Bankası rezervleri nedeniyle yaşanacak bir ödemeler dengesi sorunu nedeni ile çok sert bir şekilde yaşanacak bir kur krizi  Ortodoks politikalara dönüşü

tetikleyebilir. Kurdaki ani yükseliş daha önce faiz artırmadan Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile savuşturulmuştu.  Eğer mevcut dengeler sürdürülebilirse, ki bu her geçen gün zorlaşmakta, Türkiye 2023 yılını yüzde 2’ler civarında bir büyüme ve yüzde 40-50 bandında bir enflasyon ile kapatabilir. Büyümenin küçülmesi ve enflasyonun yüksek seyretmesi durumu dar gelirli sabit ücretli kesimin hızlı bir şekilde fakirleşmesine neden olacaktır.