Telsim, COVID-19 virüsünün toplumda oluşturduğu, ‘psikolojik etkiler’ ile ilgili çalışanlarını bilgilendirmek üzere, Sosyal Hizmetler Uzmanı Barış Başel’i sanal ortamda konuk etti.

Sosyal Hizmetler Uzmanı Barış Başel, söyleşide çalışanlara, evlerde kendi kendine kalınan bu dönemde üretici mi yoksa tüketici mi olunduğu, bu süreçte evde eş ve çocuklarla paylaşımın nasıl olduğu veya olması gerektiği, koşullu sevgi ortamı ve çocuklarla nitelikli, yaratıcı zaman geçirme, çocuklarda benlik saygısı ve evin doğal üyeleri olan çocuklarda katılım hakkı ve kişiliğe yansımaları konularını anlattı. Moderatörlüğünü Telsim Genel Müdür Yardımcısı Fevzi Tanpınar’ın yaptığı söyleşiye, Telsim çalışanları ve yöneticileri yoğun ilgi gösterdi. 

Pandemi ile birlikte birçok şeyin sanal ortamda yapılıyor olmasının getirdiği değişiklikler nelerdir, çocuklarımız bu dönemde hayatımızın neresindeydi, bu değişikliklerin özellikle çocuklara ve aile içindeki ilişkilerimize, sosyal yaşamdaki ilişkilerimize nasıl etkileri oldu, evlerde kalınan uzun dönemin ardından, bu kapalılığın etkileri neler oldu, pandemi sürecinde insanlardaki en büyük eksiklik ve kazanımlar nelerdi, sorularına yanıt arayan Telsim Genel Müdür Yardımcısı Fevzi Tanpınar, en çok merak edilen, “ikinci dalga gelmesi durumunda, yine bir eve kapanma  süreci yaşanırsa nasıl başa çıkabiliriz” sorusunu da Barış Başel’e yöneltti. 

Söyleşinin başında Telsim Genel Müdürü Cenk Alper de katılarak, Sosyal Hizmetler Uzmanı Barış Başel’e söyleşi davetini kabul ettiği ve değerli bilgilerini çalışanlarla paylaşacağı için teşekkür etti.

“ÇOCUKLARIMIZ DA BİZİM GİBİ BİR BİREY”
Sosyal Hizmetler Uzmanı Barış Başel, kendisine yöneltilen soruları yanıtlarken evde kapalı kalınan bu süreçte; insanların keni kendilerini tanımak zorunda kaldıklarını, evde birlikte yaşadıkları kişileri daha yakından tanıma fırsatı yakaladıklarını söyledi. Pandemi süresince birçok ebeveynden “Ben sanırım çocuklarımı hiç tanımamışım, mesai saati çok uzun ve çocuklarla ancak 2-3 saat vakit geçiriyormuşuz” dediklerini duyduğunu vurgulayan Başel, “Toplumumuzda maalesef çocuklarımıza görevlerimizi yerine getirirken, onların da bizler gibi bir insan olduğunu, bir birey olduğunu unutuyoruz.” dedi. çocukların herşeyi görüp, herşeyi şu an için ifade edemese bile algıladığının altını çizen Başel, “Çocuklar gördüklerini anlamlandırıyor, onlar da bir birey ve maalesef toplum bunun çok farkında değil.” dedi. 

Pandemi süresinde ebeveynlerin çocuklarıyla geçirdikleri bu uzun süreçte, bazı şeylerin farkına vardığını ve çocuklarının da kendilerine özgü kişilikleri ve zevkleri olduğunu anlamaya başladığını, onları birer birey olarak kabul etmeye başladıklarını sözlerine ekledi. 


“BİR BİREY OLARAK KENDİMİZİ NE KADAR TANIYORUZ”
Pandemi döneminin çok farklı bir süreç olduğunu söyleyen Başel, ”Çocuğumuzu tanımaya geçmeden önce, kendimizi bir birey olarak ne kadar tanıyoruz. Gündelik hayatlarımızda hepimiz kendimizi bir rekabet kültürü içerisinde ifade etmeye çalışıyorduk. Pandemi sonrası ifade şeklimiz değişti. Artık kendimizi sadece internet ortamı üzerinden ifade edebildiğimiz bir sürece girdik.” dedi.  

“KENDİ KENDİMİZLE KALMAKTAN SIKILIYOR MUYUZ?”
Danışanlarında kendi kendileriyle zaman geçirme sürelerinin uzadıkça ruh sağlıklarının daha iyi olduğunu kabul ettiklerini söyleyen Başel, “Tek başına kalındığı zaman sürekli birilerini aramak ve o anda hissedilen duyguları birileriyle paylaşmak durumundaysak, kendi kendimizle kalmaktan sıkılıyoruz demektir.” dedi. Bu süreçte herkesin sorumlulukları olduğunu, özellikle ekonomik kaygılar noktasında iş yapma zorunluluğu ve bu işi iyi yapma zorunluluğunun olduğunu vurgulayan Başel, “Pandemi döneminde sorumluluklarımız ve önceliklerimiz de değişti, fakat hep bir sorumluluk vardı. Pandemi süresinde ev içi ilişkilerde bazı problemler yaşandığını gördük. Yaşanan problemleri pandemi sürecinde konuşmayı ertelemeyi önerdik.” dedi. 


“SOSYAL POLİTİKA SİSTEMLERİNİN TEMELİ SAĞLAM DEĞİL”
Sosyal politikanın en güçlü olduğu diye bildiğimiz ABD, Birleşik Krallık ve Avrupa Ülkeleri örneğini üniversitede ders anlatırken örnek sistemler olarak gösterildiğini söyleyen Başel, “Salgın sürecinde gördük ki, o sosyal politika dediğimiz sistemlerin temelinin sağlam değil. İnsanı merkeze aldığını düşündüğümüz bu sistemler bile aslında insanı çok fazla merkeze almamış.” dedi. Bu ülkelerin bile, insanı merkeze alan sosyal politikalarını sıfırdan, yeniden oluşturması gerektiğini vurgulayan Başel, “Birleşmiş Milletlerin açıklamalarına baktığımız zaman, bütün ülkelerin insanı merkeze alan sosyal politikanın yeniden oluşturulması ve güçlendirilmesi noktasında uyarılarda bulunduğunu görüyoruz. Birleşmiş Milletler, bu sistemlerin kurulamaması durumunda, dünyada ayaklanmalar, parçalanmalar ve yağmalamaya kadar gidecek sosyal patlamalar olabileceği konusunda uyarıyor.”


“YENİ NORMALİN NETLEŞMESİ GEREKİYOR”
Fevzi Tanpınar, insanlar artık ciddi ve hızlı bir değişimin içinde olduğunun farkına vardığını ve bu değişim sürecini sağlıklı bir şekilde tamamlamak gerektiğinin altını çizdi. Tanpınar, “Yeni normalin bir şekilde netleşmesi gerekiyor, aksi takdirde bu değişimin tamamlanmaması durumda yeni normale adaptasyonda ciddi kaygılarımız oluyor, bu kaygılar bireysel olarak, çocuklarımızla ve diğer aile bireylerimizle ilgili, ayrıca sosyal çevremizle ilgili oluyor. Hem ekonomik hem de sosyal değişimler hep birlikte geliyor. Bu çok geniş bir yelpaze ve hepsinin taşlarının yeniden sağlıklı bir şekilde yerine oturtması gerekiyor.” dedi.