Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: Tek çözüm, iki devlet

Kıbrıs’la ilgili gelişmeleri Milliyet’e değerlendiren Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Büyük Yunanistan hayaline karşı direnip dik durmamız lazım. Biz de onu yapıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs’la ilgili son gelişmeleri Milliyet için değerlendirdi. Tatar, kâğıt üzerinde ortaklık istemediğini bir kez daha vurguladı. Tatar’ın mesajları şöyle:

Son 50 yıldır federal anlayış temelinde yapılan görüşmelerin, yani Kıbrıs’ta tek egemenliğe bağlı, iki halkın ortaklaşa bir yapı içerisinde geleceklerinin tesis edilmesi için kurulacak olan anayasal düzenin, eşitliğin kâğıt üstünde kalacağını söylüyoruz.

Neden bunu söylüyoruz? Çünkü günün sonunda Kıbrıs’ın gerçeklerine baktığımızda, tek egemenlikle çoğunluğun ve daha güçlünün, özellikle Avrupa Birliği içerisinde Rum-Yunan ikilisinin yapacağı bir takım hareketlerle, Türkiye’nin zaman içerisinde Kıbrıs’tan çekilmesiyle, Kıbrıs Türklerinin yalnızlaştırılacağı ve dolayısıyla güneyin egemenliğini, otoritesini kuzeye de yaymak suretiyle Kıbrıs Türklerini daha da sıkıntıya solabilecek ve haliyle 1974 öncesi hatta 1960 öncesine de dönebilecek bir ortamın yaratılması hedefleniyor. Ve nihayetinde tabi Rumların hiçbir zaman gizlemedikleri Kıbrıs Cumhuriyeti ile esas itibariyle Avrupa Birliği içerisinde bir bakıma dolaylı Enosis gerçekleştirme hedefleri söz konusu. Kıbrıs meselesini çok yakından takip eden, detaylarını bilen, ruhunu bilen, karşı tarafın aklını okuyan, oyunlarını ve ezberlerini bozan bir kişi olarak ben bunları açık ve net görüyorum.

Biliyorsunuz, 1960’ta, iki kurucu ortağın yani Türklerle Rumların altında imzaları bulunan bir ortaklık anlaşmasıyla bir bakıma fonksiyonel federasyon şeklinde bir ortaklık oluşturuldu ve Türkiye Cumhuriyeti, İngiltere ile ve Yunanistan da garantör devletler oldular. Fakat bildiğiniz gibi 3 yıldan az sürdü anlaşma hali. Çünkü 1960 anlaşmalarının hemen ardından daha mürekkep kurumadan Makarios’un “biz bunu inanarak imzalamadık, biz bunu bir bakıma İngiliz’in buradan gitmesini sağlayabilmek, İngiliz buradan çıktıktan sonra, yönetimi devrettikten sonra, biz ondan sonra Kıbrıs’ı Yunanistan’a nasıl bağlarız diye yaptık” şeklinde açıklamaları vardır. Şimdi baktığımızda yine hala büyük Yunanistan hayaliyle çalışıyorlar.  Kıbrıs Türk halkının buna direnmesi lazım, dik durması lazım, biz onu yapıyoruz.

İNGİLTERE KIBRIS’I ÇOK İYİ BİLİR

Bu bağlamda Jack Straw’un açıklamalarına gelirsek.  İngiltere Kıbrıs’ı çok iyi bilir, Kıbrıs’ın geçmişini çok iyi bilir ve şimdi buna ek olarak bizim de lobicilik faaliyetlerimizle İngiltere’de bizim de sesimizi epey insan duymuştur ve duymaktadır. Jack Straw bunlardan bir tanesidir. Jack Straw 5 yıl dışişleri bakanlığı yapmıştır. Konservatif partinin içerisinde etkili bir isimdir. Jack Straw Kıbrıs meselesinde Kıbrıslı Türklerin haksızlığa uğradığını, Kıbrıslı Türklerin esas mağdur olduğunu çünkü 1960 anlaşmalarının iyi niyetli oluşturulduğunu ancak Rumların ve Makarios’un hiçbir zaman onu yaşatma niyetinin olmadığını, Annan planından sonra tek taraflı olarak Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne alınmasının, üye yapılmasının da Kıbrıslı Türklere büyük bir haksızlık olduğunu ve şu anda bir sorun yaşanıyorsa, bu mesele çözülmediyse, bunun müsebbibinin de Kıbrıs Anayasasına aykırı bir şekilde Kıbrıs’ın AB’ye alınmasından dolayı olduğunu ve haliyle artık gelinen aşamada iki devletli çözüm gerektiğini söylemiştir. Aynen bizim gibi… Bu siyaseti şu anda Jack Straw da geçen akşam web üzerinden yapılan bir yayında açık ve net ifade etmiştir. Artık Kıbrıs’ta yaşananlardan sonra federal temelli bir anlaşmanın mümkün olmayacağını ve dolayısıyla bir anlaşma olacaksa mutlaka aynı bizim dediğimiz gibi, egemen eşitliğe dayalı, yan yana yaşayan iki devletin işbirliği ile bir çözümün, bir anlaşmanın olabileceğini İngiltere’nin eski dışişleri bakanı açıkça söyleyebilmiştir.

KKTC’YE DAVET

Straw dışişleri bakanlığı yaptığı dönemde Kıbrıs’ta, Kıbrıs Türklerine yapılan büyük haksızlığı çok iyi anlama fırsatı bulduğunu ve dolayısıyla Kıbrıs’a bakış açısının değiştiğini ve Kıbrıslı Türklerin mağduriyetlerinin önlemesi için bazı adımlar atmaya çalıştığını söylemektedir. Mesela hem İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türkler, hem Kıbrıs’ın kuzeyini turist olarak ziyaret edecek olan İngiliz vatandaşlarının seyahat özgürlüğünü engelleyen bir takım tedbirlerin, ambargoların kaldırılması için Kıbrıs’a nasıl direkt uçuşlar yapılabilir diye, kendisinin çok önemli çalışmalar yaptığını, bir hayli belgeler temin ettiğini ve dolayısıyla belki makamının ömrünün yetmediğini ama hedefinin Kıbrıs’ın kuzeyine direkt uçuşu gerçekleştirmek olduğunu Jack Straw açık ve net ifade etmiştir. Ben çok etkilendim. Çok da mutlu oldum. Ulusal davalarda mücadelelerde gerçekten bu işler çok meşakkatlidir, uzun zaman alır, çok sabırlı olmamız lazım, hiçbir zaman moralimizi bozmamamız lazım. Ama bu da bir aşamadır.

Bizim burada bu iki devletlilik meselesini gündeme getirmemizle, bir bakıma ezberleri bozmamızla, “aman nedir yaptığınız, BM parametrelerinden uzaklaşıyorsunuz dolayısıyla dünyaya ters düşeceğiz, bu yol, yol değildir” diyen bizim iç muhalefetimize rağmen, Jack Straw gibi önemli kişilerin çıkıp bize açıkça destek vermeleri, esas itibariyle bir başarıya imza attığımızın bana göre bir kanıtıdır. Ben olayı böyle değerlendiriyorum. Jack Straw’a bir mektup yazıp teşekkür etmek istiyorum, hatta kendisini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne davet edeceğimi buradan Milliyet aracılığıyla duyurmak istiyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar olarak Kıbrıs Türk halkının haklı davasına ilişkin cesaretle yaptığı açık, net açıklamalarından dolayı kendisine minnettarım, kendisine teşekkür ediyorum.

NEDEN ŞİMDİ?

Kendisinin de ifade ettiği gibi, Kıbrıs kuruluş anlaşmalarının altında İngiltere’nin de imzası vardır. Aynı zamanda burada iki tane hem Ağrotur’da hem iskelede üsleri olduğu için Kıbrıs’ı yakından takip etmeye devam etmektedir. Şu anda da İngiltere çok yakınan ilgilenmektedir. Çünkü herhalde onların da kendilerine göre bundan bir hesapları vardır, o da nedir? Üslerini korumak için direkt meselelerin içerisinde olmak istediler. Şimdi Avrupa Birliği’nden de ayrılmışlardır. Dolayısıyla Avrupa Birliği’nden de İngiltere’nin ayrılmış olması ile Kıbrıs’a daha fazla daha rahat ilgi gösterebilirler hem garantör ülke hem aynı zamanda Avrupa Birliği’nin dışarısında.

PEKİ O ANLAŞMA NASIL OLACAK?

Kıbrıs’ta bir anlaşmanın olabilmesi için Rum tarafının ne dediğine bakmayınız. İşte “BM şöyle der”, “AB öyle der” laflarına da bakmayınız.  Bu iki toplumlu iki bölgeli federasyon lafları Kıbrıs Türklerini tuzağın içerisine çekmektir.  Bu işi gerçekten iyi öğrenmiş, iyi okumuş, ta Denktaş bu masada otururken benim bir öğrenci olarak gelip onu dinlememden bu yana son 40-45 senesinde aktif bir şekilde Kıbrıs meselesini hazmetmiş, öğrenmiş bir kişi olarak diyorum ki bütün kavga egemenlik kavgasıdır. Ortada Rumların dayatmasıyla tek egemenlik, o tek egemenliğin de çoğunluğun ve daha güçlünün azınlığı ve daha zayıf olanı yönetmesi ve otoritesini kuzeye yayması için oynanan bir oyun, tezgâh vardır. Biz böyle bir tezgâha girmeyeceğiz ve Straw’ın da dediği gibi, artık egemen eşitliğe dayalı, yan yana yaşayan iki devletin işbirliğiyle oluşacak bir Kıbrıs’ı oluşturacak bir anlaşma icap ediyor. Bu anlaşma da 1960 anlaşmalarında olduğu gibi -niyet öyleydi- bir kere adil olacak. Bir kere kalıcı olacak.  Bir kere sürdürülebilir olacak ve kapsamlı olacak. Bütün bu kriterlerin şu anda tekrar belirlenmesi gerekmektedir. Çünkü 1960’ta evet adildi evet belki kapsamlıydı ama iki bölgeli olması mümkün değildi. Hatta taksim bile konuşuldu ta o zamandan, mümkün değildi çünkü halklar karışıktı ve herkes her yerdeydi. Ama 1974’ten sonra barış harekatından sonra, bildiğiniz gibi yine uluslararası bir anlaşmayla Viyana’da 1975’te iki bölgeliye dönüşmüştür. Türkler tamamıyla kuzeye, Rumlar tamamıyla güneye. Ve dolayısıyla artık bu saatten sonra fonksiyonel bir federasyonun da bir anlamı yoktur.

EGEMENLİK OLMADAN KALICILIK SAĞLANAMAZ

Şimdi şu anda eğer bir anlaşma olacaksa, tarihten de aldığımız dersle mutlaka kalıcı olabilmesi için iki ayrı egemenliğe dayalı olması lazımdır. Eğer böyle olmazsa, iki bölgeli de olmasına rağmen kalıcı olamayacak yine birtakım çatışmalar çıkabilecek. Çatışmaların çıkması kimsenin işine gelmez, batı dünyasının da gelmez. Çünkü 1974’ten beridir Kıbrıs’ta tek bir kan dökülmemiştir, kimse mağdur olmamıştır.

Aksine Kıbrıs’ta çok gelişmeler oldu, esas da gelişen tabi dünyanın da desteğiyle Rum tarafı oldu. Eğer Türk askeri adaya gelmeseydi, barış olmasaydı, burada hala çatışma olabilecekti. Çünkü Kıbrıslı Türkler hiçbir zaman teslimiyet ve dolayısıyla kaderlerini bir bakıma kabul etmek ve pes etmek niyetinde olmadığı için hala daha çatışmalar sürecekti.

Eğer çatışma kültürü burada devam etseydi, bu kadar gelişme olmazdı, Rum tarafı hiç gelişmezdi. Dolayısıyla şu anda gelinen aşamada hem Kıbrıs’ta huzur ve barış hem de bölgesel, yani Yunanistan, Türkiye, İngiltere, belki Amerika belki Rusya belki Fransa, tümünün de bu bölgede huzur bulabilmesi için Doğu Akdeniz’in bu önemli köşesinde kalıcı adil kapsamlı ve sürdürülebilir bir anlaşmaya ihtiyaç var. Bizim tek hedefimiz kalıcı bir anlaşmaya imza atmaktır. Jack Straw da bunları söylemiştir. Dolayısıyla Jack Straw’a bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

CENEVRE’DE İLK RAUND

Şu anda 27-29 Nisan’da Cenevre’ye gidilecek. Denktaş’ın da hep niyeti iki devletti. O da nur içinde yatsın. Ama hep federasyonu görüşebildi. Çünkü daha buraya gelmemiştik. Birtakım olaylar yaşanacaktı ki buraya gelelim. O olaylar yaşandı Kıbrıs’ın tarihinde. Çok ilginç, çok zorlu günler geçirdik. Ve tabii ki hepinizin de bildiği gibi bir Annan planı yaşandı. Annan planında biz “evet” dedik onlar “hayır” dedi. Mükafat olarak onlar Avrupa Birliği’ne girdi, biz dışarıda kaldık. Ne dediler, “siz evet derseniz size bütün ambargoları, izolasyonları kaldıracağız” kaldırmadılar, aynen devam ettiler. Biz de mağdur olmaya devam ettik. Son olarak Crans-Montana’da Sayın Akıncı’nın verdiği bütün tavizlere rağmen yine bir anlaşma olmadı. Ve o günden bugüne Türk hükümetiyle bizim taraf, en azından benim gibi düşünenler hep iki devlet dedik. O şekilde sözümüzü devam ettiriyoruz, Türkiye Cumhuriyeti’yle yüzde yüz bir mutabakat içerisinde bu görüşmelere şu anda hazırlanıyoruz. Ve oraya gidip ilk kez Birleşmiş Milletlerin huzurunda ilgili taraflara neden iki devlet, neden egemenlik bunları anlatmaya çalışacağız. Bu ilk kez olacak ve bütün muhalefetin ve tabii ki Rum tarafının itirazlarına rağmen bize bu davet bizim tüm bunları söylememize bağlı olarak yapılmıştır. Çünkü bu defa farklı olacak, bu defa bu gayri resmi görüşmelerde herkes dilediği gibi konuşacak, özgür iradesiyle bütün Kıbrıs’ın gerçekleri doğrultusunda kendi beklentilerini ortaya koyacaklar ve ondan sonra resmi müzakerelere geçebilir miyiz geçemez miyiz diye ortak bir zemin var mı yok mu, onun arayışı içinde olunacaktır. Dolayısıyla tarihi bir toplantıya gidiyoruz. O bakımdan bir kez daha Jack Straw gibi önemli bir devlet adamının böyle bir açıklama yapması böyle bir aşamada fevkalade önemli olduğunu düşünmekteyim. O bakımdan hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde hem anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nde Jack Straw’ın söylediklerini daha da ileri aşamada değerlendirmek ve ona göre siyaset geliştirmek, bana göre bu doğru bir yöntemdir. Onun için ne kadar daha fazla Jack Straw’lar bulabilirsek o kadar daha fazla, daha hızlı verdiğimiz mücadeleyi güçlendirebiliriz diye düşünüyorum.

Editör: TE Bilisim