Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 1’inci Piyade Alay Komutanlığı’nda mücahitlerle bir araya geldi.

Cumhurbaşkanlığından verilen bilgiye göre, mücahitlerle bir arada olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs meselesinin yıllardır bilindiğini ve Cumhurbaşkanı olarak farklı sorumluluklar içerisinde mücadeleye devam ettiğini belirtti.

Tatar, “Farklı görüşler de olabilir. Fakat tek bir doğru vardır. Bu doğru da şudur; Kıbrıs Türkü en az Rumlar kadar egemen ve devlet olma hakkına sahiptir” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, sözlerine şöyle devam etti:

“1571’de bir yıl süren savaşlarla Osmanlılar 80 bin şehit vererek bu adayı almıştır. İnsanlık tarihine bakıldığında, bir bedel ödeyerek devletler kurulmuştur. Gelecek kuşaklar da onun üzerinden kendi bağımsızlıklarını kazanır. Osmanlı Devleti’nin ideali hoşgörü, barış ve huzur içerisinde bir devlet yönetmekti. Ada, Venediklilerden alındığında bu haber, Ortodokslar tarafından mutlulukla karşılandı. Çünkü Katolikler tarafından baskı görüyorlardı. Osmanlı Devleti bir süreliğine adayı İngilizlere kiralıyor. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Almanya ile birlikte olmasıyla savaşı kaybetme noktasında İngiltere Kıbrıs’ı ilhak etmiştir. Esas egemenlik devri, 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’yla olmuştur. Bu önemli bir tarihtir. 1571’de egemenliğini devraldığımız Kıbrıs Adası İngiltere’ye devrediliyor. Bu bizim için büyük bir yıkımdır. Kıbrıs Adası, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliği için çok önemlidir. Biz hep kendimizi Türk milletinin kopmaz bir parçası olarak bildik. Misak-ı Milli’nin dışında kalması büyük bir sıkıntıdır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ‘Kıbrıs’a dikkat edin. Kıbrıs hiçbir zaman düşman elinde olmamalı, yoksa Anadolu’nun bütün ikmal yolları kapanabilir’ demiştir. 350 sene bu ada, bölgenin en büyük imparatorluğu olan Osmanlı Devleti’nin parçasıydı. Fakat İngiliz oyunları ile ilhak edildi. 1960’a kadar İngiltere adada kalmıştır. Hâlâ daha bizim egemenliğimiz sorgulanmaktadır. O yüzden yeni siyasetimiz, iki ayrı eşit egemen devlet şeklindedir. Karşı tarafın eylemi, ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ şeklindedir. Kıbrıs, ‘Rum’dur, Yunan’dır’ diyorlar. Karşı taraf, ‘sıfır asker sıfır garanti’ şeklinde bir anlayış içerisindedir. Biz kuzeyde Annan Planı’na evet dedik. Güneyde ise hayır dediler. Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağına sormadan Güney Kıbrıs tek başına Avrupa Birliği’ne alındı. Sonrasında ise her şey aleyhimize döndü. Onlara göre devlet, Kıbrıs Cumhuriyeti’dir. Esas otorite odur. Biz kesinlikle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir parçası değiliz. Bizim ayrı bir cumhuriyetimiz vardır. Kıbrıs Türk halkı, Atatürk’ün aydınlık yolunda ilerlemiş ve adadaki mücadelesini sürdürmüştür. Bu yolda örgütlendik, Türk Mukavemet Teşkilatı’nı kurduk. Kendi bağımsızlığımız ve özgürlüğümüz için çok bedeller ödedik. Enosis hayali içinde yaşayan karşı taraf, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak bölgeye hakim olmak istemektedir. Türkiye Cumhuriyeti, her zaman ve her koşulda Kıbrıs Türkü’nün yanında olmuştur. KKTC kendi halkına, otoritesine sahip bir devlettir. Karşı taraf bizi silah zoruyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dışına atmıştır. Müktesep egemenlik hakkı olan ve sistemin dışına itilen halkın da devlet kurma hakkı vardır. Biz ayrı bir halkız. Bizim kendi tarihimiz, dilimiz ve dinimiz vardır. 15 Temmuz 1974’te, Kıbrıs’ı ikinci bir Yunan devleti olarak ilan etmek için darbe girişiminde bulunan Rumlar, Makarios’u devirmeye çalıştı. İşte, 15 Temmuz 1974 darbesi ve Nikos Sampson'un yeni hükûmetin devlet başkanı olması sonucunda Türkiye Cumhuriyeti, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nı başlattı.

Harekâttan sonra adada yeni bir dönem ortaya çıktı. KKTC’nin temelleri o günlerde atıldı ve bugünlere kadar gelebildik. Çok şey başardık, çok mücadele verdik. 60 yıl önce devletimizi kurduk, sonrasında Mehmetçik adaya çıkarma yaptı ve 1983’te de KKTC kuruldu. Yeni siyasetimizle federasyon masalının kapanması gerektiğini savunuyoruz. Karşı tarafın oynadığı oyun bellidir. ‘Kıbrıs Türkü’nün egemenliğini nasıl ortadan kaldırırız?’ diye düşünmektedirler. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin otoritesinin kuzeye de yayılması için çabalıyorlar. Federal çerçevede bir antlaşma durumunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğü son bulacak ve Türk askeri adadan gidecek. Biz buna asla izin vermeyiz. Kıbrıs’ta bir antlaşma olacaksa iki egemen eşit devletin iş birliğiyle olacaktır. Bundan geri adım atmayız. Yapılan çalışmalarla KKTC gelişmeye devam edecektir. İki taraf olarak elektrik, su ve doğal gaz konularında iş birliği içerisinde anlaşabilirsek bu durum, adanın ekonomisine ve çevreye katkı sağlayacak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ağırlığı artacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu’nda Kıbrıs Türklerine yönelik ambargoların kaldırılması için bir konuşma yapmıştır. Zulüm niteliğindeki çağ dışı olan bu izolasyonların kaldırılması ve KKTC’nin ayrı bir yapı olarak tanınması gerektiğini söylemiştir. Türk Devletleri Teşkilatı’na Anayasal adımızla gözlemci üye olarak kabul edilmemiz de çok önemlidir. Bizim bu adadaki varlığımız barış, huzur ve güvenlik için Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğünün devam etmesi ve Türk askerinin caydırıcı bir güç olarak adada kalması gerekmektedir. Savunduğumuz milli siyasetimiz, tarihte yerini almıştır. Şu andaki başarılarımızla Kıbrıs gerçekleri görülmeye başlamıştır. KKTC vardır ve egemen bir devlet olarak yaşamaya devam edecektir. Gerçekler görülürse iki devletin iş birliğiyle bu ülkede her şey yapılabilir. Bunun, iki tarafa da faydası vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle Maraş açılımı da büyük bir başarıdır. Maraş’ı turizme kazandırarak dünyaya şu mesajı verdik; ‘egemen bir devlet, dilediğinde bunu yapabilir.’ Yaşanan acı ve sevinçte, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.”

Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın ülkedeki barışı, huzuru sağladığını belirten Cumhurbaşkanı Tatar, savunma sanayisindeki gelişmelerin mutluluk verici olduğunu dile getirerek mücahitlere, yaptıkları özverili çalışmalardan dolayı teşekkür etti ve görevlerinde başarılar diledi.

Editör: Haber Merkezi