Eski TBMM Susurluk Komisyonu üyesinden Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili çarpıcı açıklamalar

Eski TBMM Susurluk Komisyonu üyesi Fikri Sağlar, Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili dikkat çeken açıklamalar yaparak, cinayetin araştırmasıyla ilgili “Türkiye’de adım atılmadan KKTC’de bir şey yapılması mümkün değil” dedi; “KKTC’deki siyasetin geçmişten çok farklı olarak, AKP’ye bağlandığı yönünde bir gözlemim var” yorumunda bulundu.

Organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan Sedat Peker’in dün yayınladığı yedinci videosunda, Kutlu Adalı cinayetine ilişkin itiraf nitelikli iddialar ortaya atmasının ardından, faili meçhul cinayetin yeniden araştırılması yönündeki talepler arttı.

Eski TBMM Susurluk Komisyonu üyesi Fikri Sağlar, Kıbrıs Genç TV’de Nazar Erişkin’in sunduğu “Bugüne Dair” programına bağlanarak, Kutlu Adalı cinayetine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

SUSURLUK SÜRECİ…

“1996 yılında Türkiye’de ve onun uzantısı olarak KKTC’de de benzeri olaylar yaşandı” diyen Sağlar, 1996 yılında Susurluk kazası sonrası Türkiye’deki derin devletin ve devlet – siyaset – mafya ilişkisinin ortaya çıktığını ifade ederek, “Türkiye’nin neden tam demokrasiye ulaşamadığı, hukuk devleti haline gelemediğini gösterdi” dedi.

Süreci en başından anlatan Sağlar, Türkiye’nin 1952’de NATO’ya girmesiyle birlikte, “komünizm karşıtı Gladyo yapılanması” kapsamında, NATO mensubu ülkelerde, Nazi taktikleriyle gizli örgütlerin yapılanmaya başladığını anlatan Sağlar, “Bu gizli örgütlenmeler yasa dışı ama meşru konumdalardı. Bunların birçoğu, Kıbrıs Barış Harekatı sonrasına kadar ABD tarafından finanse ediliyordu” dedi.

Günün sonunda, söz konusu yer altı örgütlerinin, “kendilerini idare edenleri korumaya yönelik” faaliyetler sürdürmeye başladığını aktaran Sağlar, Susurluk’ta meydana gelen ve ‘Susurluk Skandalı’ olarak tarihe geçen trafik kazasıyla, arabanın içinden yayılan belge ve bilgilerle Türkiye’de nelerin döndüğünün anlaşıldığını kaydetti.

Sedat Peker’in videolarında bolca adı geçen, dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın, Susurluk Skandalı sonrası TBMM’nin ve halkın ortaya koyduğu refleksin ardından istifa etmek zorunda kaldığını anımsatan Sağlar, “Tüm Meclis, oy birliğiyle bir araştırma önergesi ortaya koydu. Ardından Savcılar devreye girdi ve Susurluk faillerinin araştırılmasına başlandı” dedi.

“KIBRIS’TA YENİ BİR YAPILANMA OLUŞTURULDU”

Susurluk Komisyonu’ndaki araştırmaların devam ettiği süreçte, Kutlu Adalı cinayetine ulaştıklarını anlatan Sağlar, “Adalı’nın öldürülmesiyle ilgili çalışmalar yapılırken, Kıbrıs’ta da Susurluk’un uzantısı olduğu ortaya çıktı. Türkiye’de kapatılan kumarhanelerin Kuzey Kıbrıs’ta açılması, off-shore bankacılığın kurulması, ülkücülerin Türkiye’den Kıbrıs’a yerleştirilmesi, Kıbrıs’ta yeni bir yapılanma oluşturdu” şeklinde konuştu.

“MEHMET ALİ TALAT BENİ KIBRIS’A DAVET ETTİ, ARAŞTIRMA YAPTIK”

Susurluk Komisyonu araştırmasının devam ettiği süreçte, “yakın dostu” olarak nitelediği, İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın kendisini Kuzey Kıbrıs’a davet ettiğini ve KKTC’de bu konuda bir araştırma yaptıklarını anlatan Sağlar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“KKTC’de 1, Türkiye’de 2 olayla ilgili bağlantılara ulaştık. Komisyonda, Ömer Lütfü Topal’ın öldürülmesiyle ilgili bilgi veren dönemin Özel Harekat Dairesi Başkanı, ‘Topal’ı biz öldürmedik, bütün suç bizim üzerimize yüklendi’ dedi. Neden diye sorduğumda, ‘bulunan aracın içinde ‘Uzi’ şarjörü vardı. Bu işi yapanlar aracın içinde bilerek bu şarjörü bıraktı ki olay üzerimize kalsın. Çünkü Türkiye’de uzi silahı sadece bizde var, Özel Harekat’ta var’ dedi. Uzi bir suikast silahı.”

“KKTC’DEKİ TÜM GÜVENLİK GÜÇLERİ SORUMLULARIYLA GÖRÜŞTÜM, BANA ADADA UZİ SİLAHIN OLMADIĞINI SÖYLEDİLER”

CTP’lilerle, 1997 yılında KKTC’de yaptıkları araştırmada, Kuzey Kıbrıs’ın tüm güvenlik güçleri sorumlularıyla görüştüğünü aktaran Sağlar, “Bize, adada uzi silahın olmadığını söylediler. O zaman bunun bizdeki çetenin uzantısı olduğunu düşündük. Ben TBMM’de tüm Milletvekillerine bu konudaki bilgilerimi aktardım. Emindim ki Kıbrıs’taki değerli gazeteci Kutlu Adalı’nın öldürülmesi de Susurluk Çetesi ile bağlantılıydı. Fakat daha sonra soruşturma kapandı” şeklinde konuştu.

“KKTC’DEKİ ‘FIST MERCHANT BANK’TA VATİKAN DA DAHİL OLMAK ÜZERE KARA PARA AKLANIYORDU”

KKTC’de o dönemde, 76 farklı off-shore bankanın var olduğunu aktaran Sağlar, “Bu bankalardan biri de Mehmet Ağar’ın şoförünün, öldürülen MİT görevlisi Tarık Ümit’in ve Suudi Prensin de içinde yer aldığı Fist Merchant Bank’dı. Bu bankada, Vatikan da dahil olmak üzere kara paranın aklandığı tespit edildi” dedi.

O dönem raporlara yansıyan iddialardan söz eden Sağlar, “Ömer Lütfü Topal’ın Jasmine Court Otel’i, Asil Nadir’in İngiltere’den kaçırılmasıyla ilgili 17 milyon Dolar’a aldığı, Susurluk Çetesinin tahsil etmeye çalıştığı paranın bu para olduğu gibi bir sürü iddialar ortaya çıktı. Bunların bir kısmı komisyonda kayıtlara geçti” ifadelerini kullandı.

“KKTC’DE 76, GÜNEY KIBRIS’TA 1400 OFF-SHORE BANKA BULUNUYORDU”

Söz konusu süreçte, Kuzey Kıbrıs’ta 76 off-shore bankanın bulunduğunu, yine aynı süreçte adanın güney kesimindeki off-shore banka sayısının 1400 civarında olduğunu aktaran Sağlar, sözlerine şöyle devam etti:

“Güney’deki off-shore bankaların birçoğu, Rus mafyasının parasını aklamak için kurulmuştu. 1992 yılında yapılan bir mafya toplantısında, Rus ve diğer mafyaların kara parasının aklanmasıyla ilgili bir karar alındı. O para Türkiye’de kumarhanelerde aklanacaktı. Türkiye’deki kumarhaneler kapanınca, aynı yapı ve aynı gerekçeyle Kıbrıs’ta açıldı. 1996-97 yıllarında ortaya çıkan bilgiler, Kuzey Kıbrıslı solcular ve gazeteciler tarafından iyi biliniyordu.”

SİLAH NASIL KKTC’YE GİRDİ?

Kutlu Adalı cinayetinden birkaç gün önce, Abdullah Çatlı’nın KKTC’ye giriş yaptığının tespit edildiğini aktaran Sağlar, “Bu biliniyor, ancak şöyle bir şey var; bu yapılanma devletle iç içe olduğundan dolayı, devletin pek çok kapısını kolaylıkla açabiliyorlardı. Uzi silahı çantanın içinde de getirmiş olabilir. Aynı çetenin içinde olan görevliler, bunu görmezden gelmiş olabilirler. Silahı adaya nasıl soktuğunun cevabı bu olabilir” şeklinde konuştu.

“ADADA ÜLKÜCÜ TEŞKİLATIN OLUŞTURULDUĞU BELLİ, ADADAKİ YASA DIŞI FAALİYETLERİN BU TEŞKİLATLAR İÇİNDE OLUŞTUĞU DA BELLİ”

Sağlar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çatlı’nın adaya cinayetten önce gittiği belli, adada ülkücü teşkilatın oluşturulduğu da belli. Adadaki yasa dışı faaliyetlerin, söz konusu ülkücü teşkilat içinde oluştuğu da belli. Evet, ada küçük bir yer ama bu küçük yerde saklanmak, eylem yapmak çok daha kolay. Herkes birbirini tanır ve kiminle ilişki kuracağını iyi bilir. Faillerinin bulunamamasının altında yatan da oradaki yapıyla Türkiye’deki yapının çok iyi bir şekilde organize edilmiş olmasıdır. Peker son videosunda, ‘önce bizi vatan millet adına, adayı Rumlara satmaya çalıştığı iddiasıyla doldurdular. En yakınımı, kardeşimi bu işe memur ettim, tamam dediler, ardından da işin başka bir ekip tarafından halledildiğini öğrendim’ sözleri önemli.”

“TÜRKİYE’DE ADIM ATILMADAN KKTC’DE BİR ŞEY YAPILMASI MÜMKÜN DEĞİL”

Adalı cinayeti konusunda “Türkiye’de adım atılmadan KKTC’de bir şey yapılması mümkün değil” diyen Sağlar, “Türkiye’de adım atılır mı, bu konuda çok kuşkum var. Türkiye’de rejim değişmiş durumda. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC Anayasa Mahkemesi’ne dair söylediği sözler, KKTC’deki siyasetin geçmişten çok farklı olarak, AKP’ye bağlandığı yönünde bir gözlemim var. Eğer ülkenizdeki devlet yapısı, hukuk devleti olma doğrultusunda kurulmuşsa, sizin ülkenizde bu soruşturma devam edebilir. Ama Türkiye için çok fazla şans tanımıyorum. Adı geçen Mehmet Ağar AKP iktidarının en önemli ayaklarından bir tanesi” dedi.