Uluslararası hukuk açısından bakıldığında, söz konusu katliamın İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suçlar kapsamına dahil edilmesi ve sorumluların bu çerçevede gerekli soruşturmaya tabi tutulması oldukça yerinde olur.
Tarihte Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesi sürecine baktığımızda Azerbaycan halkının bağımsızlığı için çok ağır bedeller ödediğini görürüz. Bu bedeller, bazen doğrudan büyük güçler tarafından, bazen de onların maşası fonksiyonunu yerine getiren Ermeniler tarafından Azerbaycan halkına tarihin çeşitli zamanlarında, özellikle son 150 yılda değişik şekillerde ödetilmiştir. Onlara göre Azerbaycan bağımsız, güçlü, istikrarlı bir devlet olmamalı, sorunlarla boğuşan, emre tabi, aciz ve zayıf bir devlet olmalıydı. Lakin Azerbaycan halkı, köklü devlet geleneğinin ona verdiği ruhla tüm bunlara boyun eğemezdi ve nitekim eğmedi de.
Çözülme başlıyor
1990’lara doğru, Sovyetler Birliği’nin gerçeklerle bağdaşmayan ve yapay söylemlere dayanan devlet politikalarıyla daha fazla ayakta kalamayarak çözülme süreci artık başlamıştı. Tam da bu dönemde Sovyet yönetiminde Azerbaycan aleyhine faaliyetler doruk noktasına ulaşmıştı. Azerbaycan halkının ulusal lideri Haydar Aliyev’in Sovyet yönetiminden, Gorbaçov ve destekçisi olan Ermenilerin yoğun çabaları sonucunda ayrılmak zorunda bırakılması gerçeği bu durumu bize çok açık bir şekilde izah etmektedir. Zayıflayan devlet yapısındaki boşluktan ve Sovyet yönetiminin onlara arka çıkmasından cesaretlenen Ermeniler, Azerbaycan içinde ve Ermenistan’da Azerbaycan’dan toprak talepleri yönünde büyük çaplı faaliyetlere başladılar. Tabii ki Azerbaycan halkı tüm bu sürecin farkında ve kendisine karşı planlanmış bu çirkin emellerin bilincinde idi. Artık bir araya gelip memleketi çirkin saldırılardan kurtarmak için, birlik olmak için, yeniden bağımsız olmak için ve halkın hak sesini dünyaya duyurmak için toplanma zamanı gelmişti. Yer Bakû Özgürlük Meydanı (Azatlık Meydanı). Tarih 19 Ocak 1990.
1990 yılının 19 Ocak günü saat 19.27’de Sovyetler Birliği Devlet Güvenlik Komitesi’nin (KGB) “Alfa” isimli özel bir birliği Azerbaycan Devlet Televizyonu binasının genel elektrik ünitesini bombalayarak yok etti. Basın susturuldu ve ülkede görsel yayın yapılamaz oldu. Aynı gün Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov, SSCB Anayasası’nın 119. maddesini ve Azerbaycan SSC Anayasası’nın 71. maddesini ihlal ederek Bakû’da 20 Ocak tarihinden itibaren olağanüstü hal ilan edilmesi hususunda “kararname” imzalamıştı. Akşam saatlerinde SSCB Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Devlet Güvenlik Komitesi’nin (KGB) ortak planladığı operasyon çerçevesinde özel birlikler, deniz ve karadan, Gorbaçov’un meşruluğu tartışılır olağanüstü hal kararnamesinden habersiz olan Bakû’ya girdiler. Daha “kararname”nin yürürlüğe girmesine saatler kala 9 kişi katledilmişti. Şu hususu da vurgulamakta yarar görüyoruz ki, 19 Ocak 1990 gecesi Bakû’da asıl katliamı gerçekleştiren, Ermeni komutanların emrindeki özel birliklerdi ve onlar başkente 2 saatliğine girerek verilen talimatları yerine getirdikten sonra şehri terk etmişlerdi. Lakin, o geceye dair canlı şahitler ve görsel kanıtlar hâlâ mevcudiyetini korumaktalar.
SSCB Yüksek Sovyeti’ni oluşturan iki meclisten biri olan Birlik Sovyeti’nin Başkanı Primakov, SSCB Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreteri Grienko ve SSCB Komünist Partisi Şube Müdürü Mihayilov kamuoyuna Bakû’da olağanüstü hal ilan edilmeyeceğini açıkladılar. Devlet Başkanı’nın imzaladığı olağanüstü hal kararnamesinin halka duyurulmasının engellenerek operasyonlara başlanılması gerçeği bile tek başına, yapılanların kasıtlı olduğunun delilidir.

Editör: TE Bilisim