“Her şey ancak aşılarla güzel olacak, hangisi olduğu önemli değil” ifadelerini kullanan Kıbrıslı Genetik Uzmanı Prof. Dr. Erol Baysal, Sinovac aşısı hakkındaki ‘olumsuz’ iddiaların en az diğer aşılarda da geçerli olduğunu belirterek, “Aşı tek çare, hangisi olursa lütfen olunuz” uyarısı yaptı.

Kıbrıslı Genetik Uzmanı Prof. Dr. Erol Baysal, son zamanlarda Çin menşeili Koronavirüs aşısı olan Sinovac hakkında yapılan uzman yorumlarını değerlendirdi.

“BUNCA ÜLKE KÖRÜ KÖRÜNE SINOVAC’I TERCİH ETMİYOR, BARDAĞIN BİR DE DOLU TARAFI VAR…”

Daha önce Kıbrıs Postası’na konuşan Dr. Yalçın Oytam ve Dr. Özge Uluçkan’ın Sinovac hakkındaki açıklamalarına değinen Prof. Dr. Erol Baysal, söz konusu iddiaların sürekli bardağın boş tarafını görmekten ibaret olduğunu ifade ederek, “Unutmamak gerekir ki, bardağın diğer yarısı doludur. Gelin birlikte biraz da bardağın dolu kısmına odaklanalım, Sinovac’ın üstünlüğünü, avantajlarını değerlendirelim. İnsanlara tam olmasa da yarı dolu olduğu üzerinden yüreklerine su serpecek ümitler verelim” dedi ve ekledi:

“Sinovac’ı kullanan ülkelerin ilaç denetim, bilimsel araştırma, halk sağlığı acil durum komiteleri, ruhsatlandırma komisyonları, tescil kurumları yok mu? Hepsi Sinovac’ı körü körüne mi kullanıyor? Tüm bu ülkeler milyonlarca insanı bile bile ölüm riskine mi sürüklüyor? Bu akl-ı selim bir strateji mi?”

“SINOVAC’IN DİĞER AŞILARA KIYASLA AVANTAJLARI İNKÂR EDİLEMEZ”

Bardağın ‘dolu’ tarafına vurgu yapan Prof. Dr. Baysal, aşılarla ilgili çalışmalara değinerek, şunları kaydetti:

“Bardağın dolu tarafında şunları görebiliyoruz: Sinovac, inaktive ölü virüs parçacıklarından üretildiği için diğer popüler Avrupa ve Amerikan aşılarından (biontech/pfızer, moderna, oxford-az) daha avantajlı nitelikleri olduğu inkâr edilemez. Bunların arasında 100 yıldan fazla incelenmiş, denemiş ve kullanılmış olmaları gelir. Bu tür inaktive aşılar yeryüzünde bugüne kadar milyonlarca insanı ölümden kurtarmıştır. Sınovac türü inaktive aşılar, yeryüzünde milyonlarca insanın telef olmasına sebep olan bulaşıcı hastalıkların eradike edilmesini sağlamıştır. Bunların arasında çiçek, kızamık, çocuk felci, hepatit, kabakulak, kızamıkcık ve verem yer almaktadır. Diğer aşılar yani bioNTech/Pfİzer, moderna ilk kez deneniyor. İnsanoğlu bu aşı türlerini ilk kez görüyor.”

“BIONTECH/PFIZER AŞISINI KULLANMIŞ BİRİ OLARAK SÖYLÜYORUM...”

Dubai’de yaşamını sürdüren Prof. Dr. Erol Baysal, BioNTech/Pfizer aşısından iki doz yaptırmış birisi olarak Sinovac aşısına haksızlık edildiğini, bütün aşıların aynı aşamada olduğunun altını çizerek ‘Çin Malı’ algısının kırılması gerektiğini vurguladı.

“DEZAVANTAJ ‘ÇİN MALI’ ETİKETİDİR, BU DA TAMAMIYLA BİLİMSELLİK DIŞIDIR”

‘Çin malı kötüdür’ algısının yaygın ve yanlış bir algı olduğunu belirten Baysal, şunları söyledi:

“Sinovac'ın en büyük dezavantajı üzerindeki "Made In China" etiketidir, bu da tamamıyla bilimsellik dışındadır.  "Made In China" olgusunun güven kaybına yol açması maalesef yaygın bir algıdır.”

"EN ÖNEMLİ AVANTAJ, MUTASYONDAN ETKİLENME KAYGISI OLMAMASI"

“Sinovac’ın diğer aşı türlerine kıyasla en önemli özelliği zerre kadar mutasyondan etkilenme kaygısı olmadığıdır” diyen Prof. Dr. Erol Baysal, açıklamasında şunları kaydetti:

“Saygıdeğer hocalarım sayın Dr. Yalçın Oytam ve Dr. Özge Uluçkan’ın son günlerde KKTC medyasında ve birçok kesimde deprem niteliğinde sarsıntılara ve kafa karışıklığına yol açan “Sinovac bilimsel geçerlilik elde edene dek Kıbrıs’ta kullanımına dur demenin zamanı gelmiştir” başlıklı paylaşımlarına müteakip aşağıdaki açıklamaların gerekli olduğuna dair düşüncelerimi saygıdeğer KKTC halkıyla paylaşmayı uygun gördüm.

Bunun sebebi son günlerde aldığım sayısız mesajlar ve sorulardır. Sayın Yalçın ve Özge Hocalarımın yazdıklarını baştan sona okudum. Bilimsel olgunluk ve iradelerine saygımın sonsuz olduğunu da sözlerime başlamadan ifade etmek isterim. KKTC’li, bilge, erdemli ve bilimin zirvesindeki meslektaşlarımın güncel aşılar konusunda bu seviyedeki katkıları beni son derece bahtiyar kılmıştır. Ancak bilimde ilerleme, karşılıklı fikir teatisinde bulunmakla, karşıt görüş dahi olsa, iki tarafın ortaya attığı fikirlerin saygı ve medeni kurallar dahilinde takasıyla gerçekleşir. Bu bağlamda Sinovac’ın kullanımında yargı ve takdir bireye aittir. Benim buradaki rolüm halkıma madalyonun öbür yüzünü göstermektir.

Öncelikle, sayın Yalçın ve Özge Hocalarımın iddialarını radikal, yapıcılıktan yoksun ve maalesef yıkıcı bulmaktayım. Yazıya editör gözlüğüyle hakemlik yapacak olursam, ilk eleştirim, Sinovac’ın diğer aşılara kıyasla olan üstünlüğünden hiç bahsedilmemiş olması olacaktır. Bugüne kadar edindiğimiz bilgiler ışığında etkisizlenmiş, denenmiş, yüzyıllarca kullanılmış, araştırmaları yapılmış, kendilerini ispat ettirmiş aşı grubu olan inaktive ölü virüs parçacıklarından geliştirilen eski yöntem aşıların bu özelliklerinden dolayı daha güvenilir oldukları inkâr edilemez. Sinovac da, (halihazırda faz 3 denemelerinde olmasına rağmen) bu grup aşılar içindedir.

Sayın hocalarımın iddialarını oldukça abartılı ve ürkütücü buluyorum. Zaman, insanları korkutma, kaygılandırma zamanı değildir. İnsanlara umut vereceğimiz bu günlerde, bilimsel verilerin abartılı Sinovac karşıtı bir oldubittiye getirilmesini etik ve yapıcı bulmuyorum. Yazılanların hepsini okudum. İddialar sürekli bardağın boş olduğu yönünde. Bardağın boş yarısı çok büyütülmüş. Unutmamak gerekir ki, bardağın diğer yarısı doludur. Gelin birlikte biraz da bardağın dolu kısmına odaklanalım, Sinovac’ın üstünlüğünü, avantajlarını değerlendirelim. İnsanlara tam olmasa da yarı dolu olduğu üzerinden yüreklerine su serpecek ümitler verelim. Şu anda insanların istediği de bu değil mi? Lütfen yanlış anlaşılmasın insanları boş veya asılsız vaatlerle kandıralım demiyorum, asla… her şeyi bilimsel, açık ve şeffaf masaya koyalım ki herkes neye karar vereceğini bilsin. Dedik ya, yargı ve takdir bireye aittir. Ama insanlara kötülerin yanında iyileri de söyleyelim. Evet bardağın yarısı boştur ancak diğer yarısı doludur dedik. Ümidimiz Sinovac bardağının yakında damla damla dolmasıdır. O yönde de güzel ve olumlu gelişmeler olduğu aşikârdır. Temennim, inşallah bardak kırılmaz.

Yakında Sinovac’ın nihai raporları DSÖ’ye sunulacak. Biraz daha sabredersek her şey yakında açıklığa kavuşacak. 14 Ocak itibarıyla 17 ülke Sinovac’ı kendi halkına uyguluyor. Peki, bu ülkelerin bilim ve sağlık komiteleri yok mu? İlaç denetim, bilimsel araştırma, halk sağlığı acil durum komiteleri, ruhsatlandırma komisyonları, tescil kurumları yok mu? Hepsi Sinovac’ı körü körüne mi kullanıyor? Tüm bu ülkeler milyonlarca insanı bile bile ölüm riskine mi sürüklüyor? Bu akl-ı selim bir strateji mi?

Bardağın dolu tarafında şunları görebiliyoruz. Sınovac, inaktive ölü virüs parçacıklarından üretildiği için diğer popüler Avrupa ve Amerikan aşılarından (biontech/pfızer, moderna, oxford-az) daha avantajlı nitelikleri olduğu inkar edilemez. Bunların arasında 100 yıldan fazla incelenmiş, denemiş ve kullanılmış olmaları gelir. Bu tür inaktive aşılar yeryüzünde bugüne kadar milyonlarca insanı ölümden kurtarmıştır. Sınovac türü inaktive aşılar, yeryüzünde milyonlarca insanın telef olmasına sebep olan bulaşıcı hastalıkların eradike edilmesini sağlamıştır. Bunların arasında çiçek, kızamık, çocuk felci, hepatit, kabakulak, kızamıkcık ve verem yer almaktadır. Diğer aşılar yani BioNTech/Pfızer, Moderna ilk kez deneniyor. İnsanoğlu bu aşı türlerini ilk kez görüyor.

Sinovac’ın, nakliyat ve muhafaza sorunları yoktur. İstenilen yere normal kargo ile derin dondurucu gerektirmeden nakliye olabilir. Bozulma tehlikesi yoktur; 3 yıl normal buzdolabında muhafaza edilebilir. Bu özellikleri ve niteliklerinden dolayı Sinovac’ın KKTC altyapı ve imkanlarına çok daha uygun olduğu tartışılmaz. 

Sinovac’ın diğer aşı türlerine kıyasla en önemli özelliği zerre kadar mutasyondan etkilenme kaygısı olmadığıdır. Mutasyonlar virüsün yaşam sürecinde olmazsa olmazdır. Hayatta kalabilmesi için virüsün mutasyonlara uğraması şarttır. Son haftalarda mutasyonların sayılarında dünya genelinde bir artış gördük. Bu süreçte mutasyonlar hakkında çok yazılar yazıldı. Birçok saygın, muteber tıbbi dergilerde bu konuyla ilgi onlarca makale yayınlandı. Hatta Güney Afrika mutasyonunun BıoNTech aşısının etkinliğini %30 düşürdüğü açıklandı. Bu bağlamda Sinovac ve benzeri aşıların, MRNA ve adenovirüs aşılarına kıyasla büyük avantaj sağladığını gösterir. Özetle, Sinovac mutasyonlardan etkilenmez, mutasyonlara karşı muaftır.

İki doz BioNTech/Pfizer MRNA aşısı olmuş biri olarak şu anda benim en büyük kaygım mutasyonlar değildir (varsın influenza aşısı gibi her yıl covıd19’a karşı korunurum). Beni en fazla düşündüren otoimmünite. Enjekte edilen MRNA molekülleri rastgele dolaşıma girerek beyin, sinir sistemi veya hayati bir doku veya organa saplanırsa orayı hedef haline getirirse, bu otoimmünite ve nörolojik patolojilere zemin hazırlamak demektir. Bu konuda hâlâ elimizde somut veriler yoktur. MRNA aşılarının uzun vadede olası yan etkileri konusunda öngörüde bulunmak için zaman çok erkendir.

Aşı milliyetçiliği aldı başını gidiyor. İngilize karşı kuyruk acısı çeken AB, Çin’in ekonomik devasasından gocunan Amerika ve AB, Trump’ın Çin’e karşı başlattığı ticari savaş, ambargolar şimdi aşıya bulaştı. İnsan hayatını koruyacak yegâne çare aşı, adeta insan hayatını yok etmek için resmen biyolojik silah olarak kullanılıyor. Batının ve büyük devletlerin emperyalist ruhlarının ve art niyetlerinin etrafı bürüdüğü bu günlerde aşı eldeki en büyük koz.

İki kardeş Çin firmasının ürettiği Sinovac (coronavac) ve Sinopharm aşılarının Çin’de ve 14 ocak itibariyle, 17 muhtelif ülkede 'acil kullanım izni' onaylandı. Sinovac aşısının, faz 3 klinik denemelerin yapıldığı ülkeler arasında Endonezya, Brezilya ve Türkiye de bulunmaktadır. Veriler aşağıda özetlenmiştir:

Türkiye – 7173 gönüllüde %91.25 etkinlik görülmüştür.

Endonezya – 1600 gönüllüde %65.3 etkinlik görülmüştür.

Brezilya – 12508 gönüllüde %50.38 etkinlik görülmüştür. Bu grupta immokomromize, immünosuprese kanser hastaları, kronik diyabetliler, 65 üstü yaş grubu ve ağır hastalık geçirenler bulunmaktadır. Denemeler sonucunda bu gruptan bir kişi bile ölmemiştir.

12 Ocak 2021'de Brezilya’da elde edilen hayal kırıcı yüzdeliklere de açıklık getirmek isterim.

Sınovac (coronavac) ve sınopharm tarafından geliştirilen iki Çin aşısının da sırasıyla %79 ve %78'lik bir etkinlik ile faz 3 klinik denemelerini geçtiğini, açıklanan ara raporlardan biliyoruz. Ancak, bu faz 3 denemelerden elde edilen verilerin ayrıntıları şu ana kadar yayınlanmamıştır. Çin Sinopharm aşısının coronavirüse karşı %79 etkili olduğu açıklanmıştır.

Brezilya, bu denemelerde Sinovac aşısının hafif vakalarda %78 etkili olduğunu, şiddetli ve orta derecedeki covıd19 enfeksiyonlarında %100 etkili olduğunu açıkladı. Son olarak, bugüne kadar Sinovac'tan veya Brezilya'da yukarıdaki hasta gruplarından ölen kimse olmamıştır.

Ayrıca sinopharm aşısı 125 ülkeden 60,000 gönüllüde test edilirken, Sinovac aşısı Brezilya'dan 12,476 kişi üzerinde denendi. Her iki aşı da, gönüllülerin kendilerini hastaneye kaldıracak komplikasyonlarla ciddi hastalık geliştirmelerini engelledi. Her iki aşının da ciddi yan etkileri bulunmadı.

Sınovac aşısı yukarıda bahsi geçen ülkelerde hala incelenmektedir. Her ne kadar da faz 3 çalışmaları devam etse de bugüne kadar elde edilen veriler ve de sunulan ara raporlar, bizlere iyimser bir tablo göstermektedir. Bu da aşının etkili ve güvenilir olduğu yönündedir. Bazı radikal iddia ve çıkışların Çin ürünlerinin düşük kalite ile bağdaşması, Çin ürünlerine olan güvensizliği körüklemektedir. Kanımca Sinovac aşısı hak etmediği eleştirilere maruz kalmıştır. Bu bağlamda Sinovac aleyhindeki bu söylemleri aşağıdaki sorulara verilecek cevaplarla bertaraf etmek mümkün olacaktır.

Küresel pandemiyi yenen ilk ve tek ülke hangisidir?

Bugüne kadar bu küresel covıd19 pandemisi ile hangi ülke başarı elde etmiştir?

1.4 milyar nüfusla, Çin bu salgınla nasıl başa çıkmıştır?

Çin bu başarıyı batı ülkelerinden aşı alarak mı yoksa kendi aşılarını kullanarak mı başarmıştır?

Çin nüfusunu aşılamaya başladığında henüz BioNTech/Pfizer aşıları piyasaya çıkmamıştı.

Ben asla BioNTech/Pfizer aşısını küçümsemiyorum. İki doz BioNTech/Pfizer aşısı olan biri olarak bunu nasıl yapabilirim ki?

Bilakis MRNA aşılarının çok etkili ve ucuz olduklarından 3. dünya ülkeleri için biçilmiş kaftan olacaklarına da inanıyorum.

Burada konu Sinovac’ın bilimsel geçerliliğinin olmaması iddiasıdır. Ben BioNTech/Pfizer aşısı olmuş biri olarak Sinovac’ın haksızca yargılandığını savunuyorum ve bunu yargısız infaz olarak düşünüyorum.

Bilindiği üzere, Çin sadece iki aşı üretmiştir; Sinovac ve Sinopharm. Benim yaşadığım Dubai’de Sinovac, Sinopharm ve BioNTech/Pfizer aşıları verilmektedir. Dubai ve Abu Dhabi'de şeyhler ve liderlerin hepsi sinopharm aşısı oldular (etraflarında onlarca sağlık danışmanı olan kişiler). Bütün Güney Doğu Asya ülkelerinde (Malezya, Singapur, Filipinler, Laos, Vietnam, Tayland, Endonezya Sinovac ve Sinopharm kullanıyor).  Dubai, dün itibariyle Rus aşısı Sputnik V için de anlaşma imzaladı.

Dubai’de aşılama kampanyası son süratle gitmektedir. Bilindiği üzere İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri aşılama kampanyalarında dünyada ilk iki sırayı teşkil etmektedirler.

Klinik denemeleri tescili alınan ülkelerde Sinovac aşısının %78, Sinopharm aşısının da coronavırüse karşı %79 etkinliği yeteri seviyede değil mi? Unutmamak gerekir, faz 3 klinik araştırma verilerine göre Sinopharm ve Sinovac aşıları, İngiliz Oxford-AstraZeneca aşısındaki verilerden daha iyidir. AstraZeneca aşısı, doza bağlı olarak %62 etkinlik göstermiştir. İngiliz ve Avrupa (İsveç) olduğu için mi bu aşıya pek çamur atılmıyor? Burada çifte standart yapılmıyor mu?

Sinovac'ın en büyük dezavantajı üzerindeki "Made In China" etiketidir, bu da tamamıyla bilimsellik dışındadır.  "Made In China" olgusunun güven kaybına yol açması maalesef yaygın bir algıdır.

Bugünkü durumu tekrar mikroskop altına alacak olursak ve de dünyadaki gelişmelere geriye dönüp bakacak olursak, Çin’in Wuhan şehrinde 2019 Aralık’ta başlayan bu salgın bugüne kadar 100 milyondan fazla insanın hastalığına, yaklaşık 2.5 milyon insanın da ölümüne sebep olmuştur. Bu her anlamıyla son yüzyılın en büyük faciasıdır.

Çin menşeili Sinovac ve Sinopharm aşılarının batıda ve Amerika’da kabul görmemesinin en büyük nedenlerinin başında ‘politik önyargı’ gelir.

Son olarak, kısıtlı çalışılmış dahi olsa olağanüstü salgınlar gibi acil durumlarda, 2 milyonu geçen ölümlerde, aşıların değerlendirilme safhalarında birtakım müsamahaların gösterilmesi normaldir. Çünkü sonuçta amaç, insan hayatını kurtarmaktır, bir kişi dahi olsa. Şu bir gerçektir, ‘olağanüstü durumlar olağanüstü kararlar gerektirir’.  Bazen kestirmeden gidilir bazen gönüllü denek sayıları belli seviyede olmayabilir ancak yine ‘benefit of the doubt-iyimser düşünce’ yaklaşımıyla bazı riskleri göz önünde bulundurarak yolumuza devam etmemiz gerekmektedir diye düşünüyorum.

Aşılar insanların iyiliği için geliştirilir, onların kötülüğü için değil.

Tescili kısıtlı da olsa, faz 3 çalışmaları bitmemiş de olsa, aşı olmak aşı olmamaktan daha iyidir.

Şu anda tek şansımız aşıdır. Pandemiyi ancak aşı olursak kırabiliriz. Normal hayatımıza dönmek için aşı olmamız şarttır.

Halkıma naçizane önerim şudur: Sunulacak ilk aşıyı yaptırın. Hem kendiniz, hem sevdikleriniz, aileniz, çocuklarınız, torunlarınız ve etrafınızdakilerin hatırına lütfediyorum aşı olun... Sinovac aşısının hâlâ yan etkisi yayınlanmamıştır, Sinovac’tan ölen olmamıştır. Ben uluslararası yayınları güncel takipteyim.

Özetleyecek olursak, 14 Ocak'tan itibaren 17 ülke halkına Sinovac aşısı uyguluyor.  Çin'in kullanıma sürdüğü Sinovac aşısına karşı birçok batı ülkesinden ve Amerika'dan Sinovac aleyhinde bir algı mekanizması oluşturulmuştur. Bu Çin, Sinovac karşıtlığının nedeni nedir? Kanımca, batı aşılarının aksine, Çin aşılarının Kuzey Amerika'da veya Avrupa'da barındırılmayacak olmasının tek izahı ‘politik nedenlerdir’. Bu da batıdan beklenilen bir yaklaşımdır. Dört yıldır Trump yönetiminin Çin’e karşı yürüttüğü ticaret savaşına tüm dünyayla birlikte bizler de şahit olduk. Bu husumetin hala devam etmesi dünya halk sağlığı açısından kaygı vericidir. Şahsen Çin aşılarının Batı Avrupa'da konuşlandırılmalarını dahi beklemiyorum.

Coronavirus ile mücadele tedbirler kapsamında farklı ülkelerde farklı aşıların uygulamaya girdiğini artık biliyoruz.  Bu nedenle, KKTC Sağlık Bakanlığı, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi, TC Bilim Kurulu ile istişarelerde bulunarak Sinovac aşısını değerlendirmiş ve bu aşının toplum genelinde kullanılması kararını almıştır. Türkiye’de de Bilim ve Sağlık Kurulu (bunun başkanlığını Prof Dr Serhat Ünal yapmaktadır. Kurul üyeleri arasında Prof Dr Murat Akova da vardır. Murat Hocamız dünya çapında bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve Serhat Hoca ile birlikte Hacettepe Üniversitesinde covıd19 ve aşı uzmanlarıdır). İkisi de Sinovac aşısı olmuşlardır. Acaba bu hocalarımız Sinovac konusunda zerre kadar tereddütte olsalardı bu aşıyı kendilerine yaptırırlar mıydı? Tekrar ediyorum bütün bunları BioNTech MRNA aşısı olmuş biri olarak yazıyorum.

Tüm KKTC halkına sesleniyorum. Lütfen müsterih olunuz. Her şey ancak aşılarla daha güzel olacak, hangisi olduğu önemli değil.

En içten sevgi ve saygılarımı sunar herkese sağlıklı yarınlar dilerim.

Saygılarımla...”