ADA KENT HABER MERKEZİ

Kıbrıs Ada Kent Üniversitesi ve Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Talip Emiroğlu, 11 Ekim’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili önemli açıklamalar yaptı. Kıbrıs Türk halkının Doğu Akdeniz’deki geleceği için seçimlerin hayati öneme sahip olduğunu ifade eden Emiroğlu, “Üniversite olarak KKTC siyasetinde tabi ki tarafsız olacağız.Herkesin görüşüne saygılı olmaya devam edeceğiz. Ancak bizim tarafsızlık sınırımız KKTC’nin var oluşuna ilişkin tehdit ve risklere kadardır” dedi. “Türkiye’nin Ada’daki ve Doğu Akdeniz’deki haklarını sorgulayan siyasi bir zihniyete karşı tarafsız olmamız beklenemez. Çünkü bu bir beka meselesidir” diyen Emiroğlu  şöyle devam etti;
 “Türk tarihine baktığımızda, aynı zamanda bir mücadele tarihi ile karşılaşırız. Her dönemde dünyanın en güçlü devletleri ile mücadele içinde olduk. İçinde yaşadığımız bu dönemde de Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak tarihin yine önemli bir döneminden geçiyoruz. Doğu Akdeniz’de, mavi vatanımızdaki haklarımızı kullanmayı engellemek için yine birlikteler ve her türlü güçleri ile üzerimize geliyorlar. KKTC, bu mücadele alanının tam ortasında ve Doğu Akdeniz’in stratejik olarak en önemli nokrasında bulunmaktadır. Bir Türk Devleti olan KKTC’nin, bir Türk varlığı olan mavi vatanımızdaki haklarımız konusunda Türkiye Cumhuriyeti’nden farklı bir noktada olması ve farklı bir siyaset takip etmesi düşünülemez. KKTC’nde yaklaşan seçimlerin sonucunda ortaya çıkacak yeni yönetimin de bölgedeki soruna Türkiye’nin penceresinden bakması gerekmektedir. KKTC ve KKTC yöneticileri Türkiye’nin göz ardı edildiği hiçbir planın içinde olamaz. Dünyadaki Türk varlığının ve her iki Türk devletinin bekası açısından bu olgunun bir alternatifi olamaz.”
HAKLARIMIZ KIRMIZI ÇİZGİ
“Biz Ada Kent Üniversitesi olarak, akademik alanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ve KKTC’nin menfaatlerini merkeze alan bir yaklaşım içinde olduk” ifadeleriyle açıklamalarına devam eden Emiroğlu, “Bu yaklaşımımıza karşı üniversitelerin siyaseten nötr olmaları, her türlü görüşe eşit mesafede olmaları ve evrensel değerleri savunmaları gerektiği ileri sürülebilir. Üniversiteler elbette evrensel değerleri savunurlar. Bu konuda hiçbir çekincemiz yok. Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının dayanağı zaten evrensel değerlerdir. Bilakis karşımızda oluşturulan cephe uluslararası hukuka ve evrensel değerlere aykırı bir tutum içindedir. Bu 1974’e gelen süreçte de böyle idi, şimdi de böyle. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin karşısındaki cephe, 1974 öncesinde Ada’da  bir soykırımı fiilen başlatan cepheydi. Türkiye soykırımı durduran ve Adaya barışı getiren taraf olarak evrensel değerlerin yanında olan taraftı. Şimdi de Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını barışçı yollarla savunan taraf olarak yine evrensel değerlerin yanında olan taraftır. Bir üniversite olarak ülkemizin ve  KKTC’nin bu haklarını her türlü akademik düzeyde savunacağız. Seminer, sempozyum ve konferanslarla, ulusal ve uluslararası kamuoyunu gerçekleri anlatacağız. Rum ve Yunan tezlerini savunan propagandaya karşı koyacağız” dedi.
TARAFIMIZ BELLİDİR 
18 Mart 2019’da Çanakkale zaferinin yıldönümünde ‘Kıbrıs’ın Dünü Bugünü ve Yarını’ isimli çalıştayla bilimsel toplantılar zincirine başladıklarını hatırlatan Talip Emiroğlu şunları kaydetti;
“Üniversite olarak, KKTC siyasetinde tabi ki tarafsız olmak durumundayız. Ancak KKTC’nin varoluşunu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin gerek Ada’daki ve gerekse Doğu Akdeniz’deki haklarını sorgulayan siyasi yaklaşımlara karşı tarafsız olmamız beklenemez. Zira bu bir varlık yokluk meselesidir. Biz Ada’da uluslararası alanda faaliyet gösteren ve dünyanın her tarafından öğrencisi olan bir üniversite olarak, bunu KKTC’nin bağımsız bir devlet olmasına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Ada’daki haklarına borçluyuz. Bunu sorgularsak kendi varlığımızı sorgulamış oluruz. Dolayısıyla KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti’nin haklarını ve menfaatlerini savunan her türlü siyasi görüşe eşit mesafedeyiz. Daha önceki KKTC hükümetleri de Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte hareket ettikleri dönemde kazanan hep Kıbrıs Türk vatandaşlarımız oldu. Kıbrıs Türk kardeşlerimiz; Türk ordusunun koruması altında barış ve güvenlik içinde yaşamakta, ekonomik ve ticari faaliyetlerini sürdürmektedirler. En önemlisi kimliklerini ve kültürlerini kaybetme; gizli ve açık asimilasyona tabi olma tehdidi olmadan bu imkanlardan yararlanmaktadırlar.”
BİR EĞİTİM ADASI
KKTC’nin YÖK akreditasyonları sayesinde bir üniversiteler adası haline geldiğine dikkat çeken Emiroğlu, “Bu üniversitelere yabancı öğrenci gelmesinin sebebi, bu yükseköğretim kurumlarını Türkiye Cumhuriyeti ve YÖK’ün tanıması ve akredite etmesidir. YÖK, KKTC üniversitelerinin bu seviyeye gelmesinde temel belirleyici faktör olmuştur. ÖSYM kontenjanında KKTC üniversitelerine yer verilmesi sayesinde anavatandan da hatırı sayılır bir öğrenci kitleri Adaya gelmektedir. Yüzbini aşan üniversite öğrencisi KKTC ekonomisini ayakta tutan temel dinamiklerden birisidir. Adaya gelen yabancı öğrenciler mezun olup ülkelerine (birer Türk dostu olarak) döndükten sonra, KKTC’nin ileride tanınmasında da emsalsiz bir katkıda bulunacaklardır. Hiçbir KKTC siyasetçisi ve siyasi akımı, bu gerçekleri göz ardı eden ve hatta bu gerçekleri örten bir yaklaşım içinde olamaz. Bizim Üniversite olarak bu gerçekleri akademik alanda savunmamız, oluşturulmaya çalışılan yanlış algıyı bozmamız, bizi kaçınılmaz olarak bu siyasete karşı bir konuma getirmektedir” ifadelerini kullandı.
SEÇİLECEK CUMHURBAŞKANI ÖNEMLİ
“KKTC’de mevcut hükümetin Türkiye ile paralel politikalar gütmesinin faydalarını yakından izledik” diye devam eden eğitimci Emiroğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı;
“Özellikle pandemi sürecinde daha net bir şekilde müşahade ettik. Türkiye devleti bütün kurumları ile KKTC’nin yanında yer aldı. İçinde olduğumuz yüksek öğretim sektöründe bu desteğe daha yakından tanık olduk. YÖK, pandemi sürecini yönetirken, KKTC üniversitelerinin durumuna özel bir önem verdi ve pandemi sürecinden en az şekilde etkilenmeleri için elinden gelen çabayı gösterdi. Açıkçası başbakan ve hükümet düzeyindeki bu yaklaşım KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerine uygun bir yaklaşımdır. Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda da aynı yaklaşımı benimseyen siyasi anlayışın kazanması her iki ülkemizin de faydasına olacaktır. Bir Türk devletinin cumhurbaşkanı olmak, dünyada çok az faniye nasip olacak bir şereftir. Bir Türk devletinin cumhurbaşkanı için en önemli öncelik, dünyadaki Türk varlığının bekasıdır. Bu öncelik her türlü siyasetin de üstündedir. Bir Türk devletinin cumhurbaşkanı, ana vatanının sahibi olan diğer Türk devletine, üçüncü devletler gibi bakma hakkına sahip değildir. Temsil ettiği konumun değerinin ve aynı zamanda tarihsel sorumluluğunun farkında bir KKTC Cumhurbaşkanına her türlü desteğimiz tamdır.”

Editör: TE Bilisim