“Hazır tutulan balığı yerken paylaşmak yerine kavga ediyorsak, herkes nasıl balık tutulması gerektiğini öğrenmelidir”.

                Pandemi olmasaydı benzer başlık yine yazılabilirdi. Tek değişecek kelime “..... ve  tükeniyoruz “ olacaktı.

Dünya yeni normal, yeni dünya düzeninde sürdürülebilir ekonomik yapı için ekonomik dönüşümden bağsediyor, peki biz nelerden bağsediyoruz. Neden toplumsal uzlaşı amacıyla ortak çalışma yapılmıyor?

Pandemi ile birlikte ülkeler stratejik planlamalarını yapıyor. Ülkeler arası sosyal, siyasi ve ekonomik etkileşim-işbirliği ve dönüşüm için hazır olunuşluk seviyelerini ve insan kaynaklarını planlamaktadırlar.

Birileri bizim için birşeyler yapar, yapsınlarda bizde yaparız yaklaşımı bitmiştir. Bizler  birileri ile birşeyler yaparak geleceğe kendimizi hazırlamamız gerekir. Aksi durumda gelecek bizler için bugünden daha kötü olacaktır.

Bugünkü yaşanılanlardan şikayeti olmayan varsa kendini küresel sorunların dışında tutuyor demektir. Nasıl başardığını bende merak ediyorum.

Uluslararası toplumun COVID-19 krizi ile sosyal, siyasi ve ekonomik etkilerinin üstesinden gelmesinde ne derecede etkisiz olduğu bugün belirgin biçimde kanıtlanmış durumda. Belirgin olmayan husus ise bu konuda ne ve nasıl yapacağımız. Önümüzde iki alternatif bulunuyor: her devletin kendi yoluna gittiği artan soyutlanma veya küresel sorunlara küresel çözümler bulunabilmesi amacıyla ülke imkanlarını birleştirdikleri güçlendirilmiş çok taraflılık, yani coğrafik olarak ülkelerin ekonomiki siyasi ve sosyal  güç birliği yapması yeni normal düzende büyük avantaj olacaktır.

Pandemi dönemi net olarak gösterdi ki; işbirliğine ve sanayi ve teknoloji odaklı üretime dayalı ekonomik dönüşümü hayat geçirmez ve  neden bu duruma düşüdüğümüzü değil, sonuç üzerinden birbirimizi suçlamaya devam edersek “gün gelecek çocuklarımıza hesap veremeyeceğiz”.

                Hazır bulduğumuzu tüketirken aslında birbirimizide yedik ve tükettik. Bu tavır bır tutum ve alışkanlık oldu ve bunun üzerinden oluşturulan siyasal yapıda çökmüş durumdadır.

                Çıkışımız var mı? Kesinlikle var.

                Pandemi ile birlikte yeni siyasal ve ekonomik dönüşüm başlıklı yazımda da belirttiğim gibi “Siyasal uzlaşı sağlayamazsak da toplumsal uzlaşıyı sağlayabiliriz”. Atalarımız çok daha zor şartlarda tarihte başardılar, neden biz başaramayalım. Sadece kararlılıkla egolarımızdan kurtulup, BEN değil BİZ olma anlayışını benimsemeliyiz. Zaman, farklılıklarımızın zenginlik ve değerler toplamı olduğunu düşünüp kafa kafaya vererek, hepimizin iyiliği için rekabetyerine işbirliğine odaklanma zamanıdır.

               

                Pandemi ve sonrası başlığı ile otorite kabul edilen kuruluşların araştırmaları dikkate alınmalıdır. Unutmamak gerekir  ki; Yeni normal düzeninin ekonomik, siyasal ve sosyal alanda yapılanmayı dikkate alıp, ülkenin gerçekleri ile ilişkilendirdiğimizde aşağıdaki önerileri yapmak istedim.

Geleceği tahmin etmek kolay olmasa da COVID-19 sonrası dönemde küresel yönetim ekonomisini  şekillendirecek belirgin eğilimler vardır. Bu eğitimleri doğru planlayan, gerekli alt ve üst yapı donanımına ve nitelikli insan gücüne sahip ülkeler avantaj sahibi olacaktır. Ekonomik savaşlar özellikle gıda, sağlık  ve teknoloji alanında olacağı kesindir. Ülkemizde mukayese üstünlüğü olan alanlarıda düşünerek özellikle:

  1. Tarımsal üretimde ve tarım temelli sanayide  güçlü olabiliriz.  Düşük ekonomik büyüme ve uluslararası ticaretteki düşüşün beklendiği ekonomik durgunluk sonucu KKTC ekonomisinin  ayakta kalabilmesi için önemli bir avantaja sahibiz. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti pazarı bizler için büyük bir fırsattır.
  2. Bilgi ekonomileri ve onun temel direği olan Ar-Ge faaliyetleri vasıtasıyla teknolojik yazılım ve inovasyon her devletin uluslararası ortamdaki statüsünü belirleyecektir. Her ülkenin teknoloji kullanımına bağımlı olduğu düşünülürse, üniversitelerle işbirliği içinde gelişmiş teknolojik altyapı oluşturmamız avantaj olacaktır. Her ülke kendi başına olacağından son teknolojileri elde etmek için bir rekabet ortaya çıkacaktır. Kendine yeten ve güvenen bir teknolojik altyapı geliştirmek her ülkenin çıkarına olacaktır. Bu aşamada gerekli insan kaynağımız vardır.
  3. Kuzey Kıbrıs Yatırım Fırsatı olduğunu ve bu bağlamda gerekli yasal mevzuat ve teşvikleri acilen düzenlemeliyiz.Özellikle, tarım sanayisi-sağlıklı gıda ürünleri üretimi, teknoloji üretimi- inovasyon ve yazılım, güvenli sağlık turizm alanalrında mukayese üstünlüğümüz vardır.

İhtiyaçımız olan nitellikli insan kaynağı ile planlama.....

Herşey çocuklarımız için.

Hasan Küçük

Görüş ve önerilerinizi [email protected] gönderebilirsiniz.

               

Editör: TE Bilisim