Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü köşe yazısında Türkiye ile Yunanistan arasındaki Doğu Akdeniz krizine değindi.

Yazılarına ara veren Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, uzun sürenin ardından geri döndü. Özdil, bugünkü köşe yazısında Doğu Akdeniz'deki krizi değerlendirdi.

Yunanistan'ın deniz taşımacılığı konusunda dünya lideri olduğu yorumunu Özdil, "Biz Yunan'ı denize döktük. Yunan denizlerin hakimi oldu. Hazin gerçek bu." diye yazdı.

ÖZDİL, YAZISINDA ŞUNLARI KAYDETTİ:

“Dünya ticaretinin yüzde 85'i deniz taşımacılığıyla yapılıyor.

Dünyanın deniz taşımacılığında lider ülkesi Yunanistan!

Nüfusu itibariyle kıç kadar Yunanistan'ın deniz taşımacılığı filosu, dünyanın en gelişmiş ülkeleri olan Japonya'dan, Çin'den, ABD'den İngiltere'den Almanya'dan Norveç'ten daha büyük… Fransa, İtalya, İspanya filan yanına bile yaklaşamıyor.

Dünyanın en güçlü 100 armatörünün 15'i Yunanlı.

Dünya filosunun yüzde 16'sına sahipler.

Avrupa filosunun yüzde 40'ına sahipler.

Dünyadaki petrol tankerlerinin yüzde 23'ü Yunanistan'ın!

Yunan armatörler arasında şu anda “petrol platformu yaptıranlar” var. Sizce nerede kullanacaklar o petrol platformlarını?

Dünya ticaretinde öylesine etkililer ki, ABD'nin ambargo yaptırımlarını bile sallamıyorlar.

Mesela, İran petrolünü büyük ölçüde Yunan gemileri taşıyor.

İran petrolünü dünyaya taşıyan 200 civarında uluslararası petrol tankeri var, bunların 81'i Yunan.

Geçenlerde, ABD yönetimi İran'dan Venezuela'ya petrol taşıyan dört tankere güya el koydu. Tankerler Yunan tankeriydi.

Tankerlerin sahibi İran devleti veya İran şirketi olmadığı için, petrolü aldılar ama, tankerleri tıpış tıpış serbest bırakmak zorunda kaldılar.

Çünkü, Yunan gemilerine yönelik bir yaptırım, dünya ticaretinin komaya girmesi anlamına geliyor.

Bu özgüven şımarıklığının keyfini sürüyorlar.

Türkiye'ye höt zöt yapan, Halkbank'ı İran yüzünden yargılayan Washington yönetimi Atina'ya gıkını bile çıkarmıyor, çıkaramıyor.

Ekonomik krizde bile filoyu büyüttüler.

Yunan ekonomisini Almanya'nın maddi desteği kurtardı ama, Yunan armatörler o dönemde bile Alman gemilerini satın aldılar.

“Bizim kredilerimizle bizim gemilerimizi satın alıyorlar” diye Almanlar öfkeden çıldırdı.

Bizim hükümet bizim limanlarımızı “babalar gibi” sattı.

Parayı veren aldı.

Türk milletine veya denizcilik sektörüne hiçbir özel faydası olmadı.

Yunanistan ise Pire limanını Çin'e sattı.

Sadece para almakla yetinmediler, Çin-Yunan kalkınma fonu kuruldu, Çin'de gemi inşa ettiren Yunan armatörler bu fondan faydalanıyor.

Pire limanı Çin mallarının Avrupa'ya giriş istasyonu haline geldiği için giderek büyüyor, yakında Akdeniz'in en büyük limanı olacak.

Çin devlet başkanı Yunanistan'a resmi ziyaret yaptı, Yunan başbakanı Mitçotakis'le birlikte Pire limanına gittiler, “denizden İpek Yolu” için anlaşmalar imzaladılar.

Çin devlet başkanı “Pire limanı sayesinde Yunanistan artık Çin'in küresel ticarette doğal müttefiki” dedi.

Yunanistan'la Mısır arasında deniz yetki alanları anlaşması imzalandı.

Bu anlaşmadan hemen önce Süveyş'te Port Said'te İskenderiye'de şakır şakır Yunan denizcilik şirketleri açıldı.

Zaten hep oradaydılar ama, aniden ikiye katladılar.

Mısır'ın gemisi yok denecek kadar az.

Hem Mısır'daki, hem Mısır üzerinden Afrika pazarındaki paylarını arttıracaklar.

Üç tarafı denizlerle çevrili olan, kendisine ait iç denizi bulunan Türkiye'nin deniz taşımacılığında esamisi bile okunmuyor.

Yunanistan deniz taşımacılığı filosunun toplam tonaj kapasitesi, Türkiye'nin 15 mislinden fazla!

“Mavi Vatan” diye atıp tutuyoruz ama, kendi ihtiyacımızı karşılamaktan aciziz, Türk şirketlerinin ithalat ve ihracatını Yunan gemileri taşıyor.

Donanmamız Akdeniz'de Yunan savaş gemileriyle boğuşurken, Yunan denizcilik şirketlerine ödediğimiz paranın haddi hesabı yok.

Biz Yunan'ı denize döktük.

Yunan denizlerin hakimi oldu.

Hazin gerçek bu.

(Türkiye'de deniz taşımacılığı denilince, akla sadece gemicik'ler geliyor, Man adası, Malta adası, Binali beyin oğulları filan geliyor.

Ekstra hazin tarafı da bu!)

Yunanistan'ın bize askeri açıdan posta koyabilmesi mümkün değil.

Savaş çıkarsa, haşatını çıkaracağımızı bütün dünya biliyor.

Ama maalesef…

Hamasetle olmuyor.

Türkiye son 70 yıldır laga lugayla yönetildiği için, aramızdaki deniz ticaret makası giderek açılıyor.

Umarım, bu son yaşadığımız Doğu Akdeniz krizi, aklımızı başımıza almamız için, yüzümüzü denize dönmemiz için vesile olur.

Umarım “ilk hedefimiz Akdeniz”in devlet vizyonu olması için, vesile olur.

Ticari gemin varsa, bütün dünya denizleri senin.

Aksi halde, karasuların isterse 120 mil olsun, hikayesin”