Kıbrıs İlim Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Boren Sargon, COVİD-19 kaynaklı ekonomik krizin tüm dünyada olduğu gibi KKTC’de de etkili olduğunu söyledi. KKTC’nin ekonomik faaliyetlerinin küçük ölçekli işletmeler tarafından yürütüldüğünün altını çizen Sargon, çözüm önerilerinde bulundu.
Kıbrıs İlim Üniversitesi (KİÜ) İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Boren Sargon, ekonomik krizlerin hem bireyleri hem de işletmeleri etkilediğini ifade etti. COVİD-19 kaynaklı krizin dünya üzerindeki tüm ülkelerde hissedildiğini belirten Sargon, KKTC’nin de krizlerden etkilendiğine dikkat çekti.
Herkes tarafından bilinen ismiyle Korona Virüs’ün global bir tehlike olduğunu ve 19.10.2020 itibariyle dünya genelinde 39,9 milyon insana bulaşarak, 1,11 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden olduğunu söyleyen Sargon, hem insan sağlığını, hem de ekonomileri çöküş noktasına getiren bu hastalığın zararlarının tahmin sınırını aştığını kaydetti.
İnsanlığı menfi yönde etkileyen bu hastalığın ekonomiyi de olumsuz etkilediğini belirten Yrd. Doç.Dr. Boren Sargon, ekonomik krizlerden genel olarak, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ) daha fazla etkilediğini dile getirdi. Dünyadaki KOBİ sayısının büyük işletmelere göre daha fazla olduğunu, Avrupa Birliğinde faaliyet gösteren şirketlerin yüzde 99’un KOBİ’ler olduğunu vurgulayan Sargon, “Avrupa Komisyonu’nun ‘EU recommendation 2003/361’ sayılı kararına göre bir şirketin KOBİ sayılabilmesi için 250 çalışan veya daha az çalışana sahip olması, dönemlik gelirinin 50 milyon Euro’dan daha az olması ya da toplam aktiflerinin 43 milyon Euro’dan daha az bir miktarda olması gerekmektedir. Bu durum baz alındığında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) şirketlerin neredeyse hepsi KOBİ olarak değerlendirebilmektedir.” dedi.
“ÖĞRENCİ GELİŞLERİNİN AZALMASI BİR ÇOK SEKTÖRÜ ETKİLEDİ”
KOBİ’lerin likidite sıkıntılarının büyük şirketlere nazaran daha fazla hissedilir olduğunu söyleyen Sargon, özellikle öğrenci gelişlerinin azalmasının KOBİ’ler üzerinde problem yarattığını, kapanmalar, işten çıkarmalar yaşandığını belirtti.
Yrd. Doç.Dr. Sargon sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkeye gelmesi beklenen turist ve öğrenci sayılarında azalmadan dolayı düşüş ve aynı zamanda ülkede yaşayan bireylerin ekonomik açıdan güçsüzleşmesinden dolayı şirketlerden gerçekleşen mal ve hizmet alımları azalmış, şirketlerin gelir oranında inanılmaz bir düşüş yaşanmıştır.
KKTC’de KOBİ’lerin daha çok esnaf diye nitelendirdiğimiz işletme yoğunluğunda olmasından dolayı dijital kanallar üzerinden iş yapmaları ve buna alanda yatırım yapmaları zordur. Çoğu şirketin likidite bazında belki de 1 ya da 2 aylık rezervi kalma ihtimalinin yüksek olduğu bir durumla karşılaştırdığımızda şirketlerin ekonomiye katkısının desteklenerek devam etmesi için gerekli politikaların daha hızlı ve daha etkin bir şekilde atılması gerekir.
Bir başka konu ise şirketlerin likidite problemlerinin yapılarından dolayı mı yoksa kriz ortamından dolayı mı ortaya çıktığı söz konusudur. Tabi ki her şirket kriz ortamından etkilenir ama şirketlerimizin likidite kontrolü hakkında ne kadar bilgisinin olup ve olmadığını da incelemek gerekir. Şirketlerin kendi içlerindeki likidite kontrolü ya da finansal bir terim olan ‘Çalışma Sermayesi Yönetimi’ şirketlerin uzun vadeli yaşamları için direk olmasa bile dolaylı şekilde ilgilidir.
“BANKALARDAN KREDİ ALMAK YERİNE ŞİRKETLER ARASI TİCARET KREDİSİ SİSTEMİ YERLEŞTİRİLMELİ”
Çalışma sermayesi kısacası kısa dönem nakit akış ve çıkışlarının kontrolü olarak değerlendirilmektedir. Eğer bir şirket günlük ya da çok kısa süreli olarak giriş çıkışlarını kontrol edemezse ya sahip olduğu değerleri elinden çıkararak nakit üretmek ya da maliyetlerini kısmak zorundadır veya kısa vadeli kredi almak zorundadır. KOBİ’lerin çalışma sermayesi yönetimi hakkında kesinlikle bilgilendirilmesi gerekmekte ve özellikle kısa dönemler için bankalardan kredi almasının yerine şirketler arası ticaret kredisi sisteminin yerleştirilmesi gerekmektedir. Bir şirket sadece para girdi çıktısını maliyet olarak düşünür ve zaman kriterinin aklından çıkarırsa ülke ekonomisindeki değişimler şirketin karlılık ve likidite pozisyonunda değişiklikler yapabilmektedir.
Çalışma sermayesini tam olarak anlamak için iki tane temel döngüyü anlamamız gerekir. Bu döngüler ‘Operasyon Döngüsü’ ve ‘Nakit Döngüsü’dür. Bu iki döngüyü anlamak bir şirketin işletme verimliliği hakkında bir fikir verir. Bir şirket daha kısa bir döngü tercih ettiğinde daha verimli ve başarılı bir iş gerçekleştirmiş sayılır. Daha kısa bir döngü, bir şirketin envanter yatırımını hızlı bir şekilde geri kazanabildiğini ve yükümlülüklerini yerine getirmek için yeterli paraya sahip olduğunu gösterir. Bir şirketin Operasyon döngüsü uzun sürerse, nakit akışı sorunları yaratabilir.
Sonuç olarak görüldüğü üzere pandeminin sonucunda ülkemizde çalışma sermayelerin işletmeler tarafından tam da bilinmediği ve bu konular hakkında bilgilendirilmesi gerektiğini görmekteyiz. Şu anda bilgilendirilmemekten sonra devletin de üzerine çok fazla bir yük oluşturan bu işletmeler. Bu konuda bilgilendirilirse ileriye dönük kazanımları üst düzeye çıkacaktır. Şirketler arası ticaret kredilerinin tam olarak anlanması, envanter kontrolü, alımı ve satımının yapılması çalışma sermayesini maksimum yararlı bir şekilde kullanılmasını sağlayacak ve ileride likidite problemleri yaşamalarını en asgari düzeye indirecektir.”