Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan tarafından 21 Ağustos tarihinde Karadeniz’de yaklaşık 320 milyar m3 doğal gaz rezervi bulunduğu ve bunun 2023 yılında kullanıma sunulacağı açıklanmıştır. Daha  sonra bulunan gaz rezervinin hali hazır duruma göre Türkiye’nin yaklaşık 7-8 yıllık ihtiyacını karşılayacak kapasite ve maddi olarak ise 55-60 milyar dolar civarında olduğu belirtilmiştir.Öncelikle bu haberin Türkiye’de heyecan ve sevinç yarattığı söylenebilir. Çünkü kanaatimizce enerji konusu Türkiye için bir milli güvenlik meselesidir. Buna karşılık söz konusu gaz rezervinin kanıtlanması için halen bazı test ve araştırmalara ihtiyaç olduğu bu nedenle gaz ile ilgili kesin değerlendirmeler yapmanın şu anda erken olduğu yine konu ile ilgili uzmanlar tarafından belirtilmiştir. Önümüzdeki günlerde yapılacak çalışmalar ile daha fazla teknik bilgiyesahip olunması durumunda gaz rezervinin çıkarılması ile ilgili detaylar daha açık olarak belirlenecektir. Çünkü Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan ve diğer yetkililerin açıkladığına göre yaklaşık bir yıl kadar araştırma ve testlerin devam edeceği, daha sonra ise gazın çıkartılması için faaliyetlere başlanacağı açıklanmıştır. Söz konusu gaz rezervinin teknik analizinin yapılmasını konu ile ilgili uzmanlara bırakarak, bunun uluslararası ilişkilerdeki etkisini değerlendirmeye çalışalım.

Gaz rezervinin bulunduğu Tuna-1 sahası Bulgaristan ve Romanya Münhasır Ekonomik Bölge(MEB)lerinin hemen yakınındadır. Dolayısıyla gelecekte Türkiye sahip olduğu petrol ve gaz araştırma, sondaj gemileri ve ekipmanları ile müstakil olarak veya Rusya dahil olmak üzere bölgede bir işbirliğine gidebilir. Böylece Karadeniz daha önce yapılan MEB anlaşmaları ile sağlanan diplomatik işbirliğinin nasıl enerji işbirliğine dönüşebildiği ile ilgili tüm dünyaya güzel bir örnek olabilir. Ayrıca bilindiği gibi, bölgede Rusya’dan Türkiye’ye gelen iki adet doğal gaz hattı verdır. Bunlar; Türk Akımı ve Mavi Akım’dır. Tabi ilk anda söz konusu gaz rezervinin bulunması nedeniyle bu hatların öneminin azalacağı, dolayısıyla Rusya ile  ilişkilerin gerileyeceği yönünde değerlendirmeler yapılmıştır. Kanaatimizce bu değerlendirmeler için erkendir. Belki bu gaz rezervi bulunacak diğer rezervler ile Rusya ile ilişkiler daha da artabilir, teknik bir konu olmasına rağmen, belki söz konusu gazın Türkiye’ye taşınmasında mevcut bu hatlardan bile yararlanılabilir.

Doğal olarak son zamanlarda gazdan bahsedildiğinde ülke olarak Doğu Akdeniz’e odaklanmıştık. Dolayısıyla Karadeniz’de bulunan rezervin Doğu Akdeniz’e etkisinin önemli olduğu öngörülmektedir. Öncelikle Türkiye sahip olduğu araştırma ve sondaj filosu ile er ya da geç Doğu Akdeniz’de doğal gaz veya petrol bulacaktır. Karadeniz’de bulunan gazın çıkartılacak rezervde olduğu kanıtlandıktan sonra, Türkiye bu deneyim ve tecrübesine açık denizden gaz çıkarma deneyimini de ilave etmiş ve böylece Doğu Akdeniz’de bu konuda yani gaz veya petrolün denizde araştırılması, sondajı, çıkarılması ve taşınmasını yapabilecek tek  ülke konumuna geçecektir.Ayrıca Karadeniz’den söz konusu gazın çıkarılmasında Türkiye’ye tüm tecrübe ve deneyimini aktaracak ülkenin Azerbaycan olabileceği düşünülmektedir. Çünkü Azerbaycan, Hazar Denizi’nde yıllardır bu metod ile gaz ve petrol çıkarmaktadır.

Türkiye’nin bir an için Doğu Akdeniz’de gaz veya petrol bulduğunu düşünelim, bu keşfin bir de tartışmalı alanlarda bulunduğunu düşünürsek duruma göre iki-üç veya daha fazla ülke savaş durumuna bile geçebilecktir. Halbuki Karadeniz’de Türkiye gaz bulduğunu açıkladığında, Karadeniz’e kıyısı bulunan diğer ülkeler tebrik mesajlarını iletmiştir. Bu nedenle, Doğu Akdeniz’de ülkelerin daha önce Cumhurbaşkanı Sn Erdoğan’ın da belirttiği “win-win, kazan-kazan”  prensibiyle ezber bozacak paylaşımların gündeme gelebilecği öngörülmektedir. Çünkü bu konu ile ilgili alışılması için Sn. Cumhurbaşkanı’nın kurmaylarına talimat verdiği basında yer almıştır. Karadeniz benzeri bir anlaşmanın bölgeye katkısının en güzel örneği ise Mısır’ın herkes tarafından kabul edilen kendi MEB’inde bulduğu ve çıkardığı gaz ve petroldür. Çünkü Doğu Akdeniz’de Karadeniz benzeri bir anlaşma muhakkak Ege Denizi için de örnek olabilecektir. Gaz keşfinin Türkiye için belirtilen tüm olumlu yansımalarının KKTC için de geçerli olduğu unutulmamalıdır.

Peki söz konusu rezervin keşfi Türkiye için ne anlama gelmektedir. Öncelikle daha önce belirtildiği üzere enerji konusu Türkiye için siyaset üstü bir milli güvenlik konusudur. Konuya o şekilde bakmak gerekir. Çünkü bulunan gaz rezervi dünya ölçeğinde küçük bir miktar olarak gözükse de Türkiye için, enerji konusunda tamamen dışa bağımlı bir ülke için çok önemlidir. Yapılacak çalışmalar ile kanıtlanmış rezervin daha da artması durumunda(dünyada genel olarak ilk tespit edilen rezervler daha sonra kanıtlanmış rezerv olarak çok daha büyük miktarlara ulaşmaktadır) Türkiye ekonomisi soluk alabilecektir. Dolayısıyla, 2023’den sonra ekonomide yaklaşık en az 15-20 milyar dolar kaynak başta vatandaşın ekonomik seviyesinin yükseltilmesi, eğitim, savunma, teknoloji ve diğer alanlara aktarılabilecek, bu alanlarda daha fazla yatırım yapılabilecektir. Tabi bu arada rehavete kapılmamak gerekir, Haberin duyulmasıyla birlikte sanki Türkiye’nin cari açığı kapanmış gibi bir hava esmiştir. Bu tehlikelidir. Türkiye 1960’larda Hollanda’da gaz bulunması ile birlikte ülkenin içine düştüğü ve ekonomide “Hollanda Sendromu/Hastalığı” veya petrol zengini ülkeler için kullanılan “Rantiyeci Devlet” tuzağına düşmemelidir.

Sonuç olarak; Karadeniz’de bulunan gaz rezervi ülkemiz için iyi bir haberdir. Bu haber Karadeniz’de aynı bölgede ve Doğu Akdeniz için de beklenti ve umutlarımızı artıran bir haberdir. Ancak rehavete düşmememiz gerekir. Ayrıca bu haberin yansımasının en geç bir yıl içerisinde ortaya çıkacağı öngörülmektedir. Çünkü bir yıl içerisinde gaz bulunan bölgede platform, karada terminal ve daha sonra da boru hattı inşaatları başladığı takdirde gaz rezervinin ekonomik değerinin olduğu anlaşılabilecektir.

Bu arada bir başka boru hattına dikkat çekmek istiyorum. Türkiye-KKTC su boru hattı boruların kopması nedeniyleyaklaşık 1.5 yıldır çalışmamaktadır. Devreye girme tarihi en son Ekim 2020 ayı olarak verilmiştir. Ancak daha önceüç kez verilen tarihin revize edilmesi nedeniyle bu konuya yetkililer nezdinde tekrar  dikkat çekilmek istenmiştir.

Yrd.Doç.Dr. M. Sadık AKYAR

Girne Amerikan Üniversitesi (GAU) Siyasal Bilimler Fakültesi Öğr.Üy., GAU Uluslararası Diplomasi Okulu veGüvenlik araştırmaları Merk. Direktörü