Kişinin kendisini inek ya da kurt adam sanması üzerine kurulu sanrılardan tutun da öldüğünü ya da ölmekte olduğunu zannettiği ender rastlanan bir bozukluk olan Cotard sendromuna kadar birbirinden ilginç hastalık var.

Bugün mercek altına aldığımız ve belki de hayatınızda ilk kez duyacağınız bu garip hastalıklardan ilki Boantropi sendromu. İnanması güç ama gerçek bir psikiyatrik hastalık olan bu sendromdan muzdarip hastalar kendilerini öküz zannediyor. 

Şehir efsanesi değil gerçek bir hastalık: Öküz sendromu

Çok eski kaynaklarda, Babil İmparatorluğu'nun kralı II. Nebukadnezzar’ın tam yedi yıl boyunca vahşi doğada bir hayvan olarak yaşamaya çalıştığı söyleniyor.

İranlı Büveyh Prensi Mecid Ed-devle’nin de kendisini öküz sandığı, inek gibi sesler çıkardığı ve kesilip etinin tüketilmesiyle ilgili konuşmalar yaptığı, hatta Prens'in İbn-i Sina tarafından iyileştirdiği, bu konuda ortaya atılmış iddialar arasında.

Biz de "Gerçekten böyle bir hastalık var mı? Bu hastalığın kökeninde ne var? Görülme sıklığı nedir? Günümüzde bu hastalık halen görülüyor mu? Tedavisi nasıl yapılıyor?" gibi aklımızı kurcalayan tüm soruları Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul’a sorduk.

HİPNOZ YA DA RÜYALARDAN SONRA ORTAYA ÇIKABİLİR

Yurdakul, Boantropi sendromu olarak tıp literatürüne geçen ve halk arasında Öküz Hastalığı olarak bilinen bu durumun, hastalıktan muzdarip kişilerin kendisini öküz zannetmesi, öküz gibi davranması, öküzün çıkardığı sesleri çıkarması ve otla beslenmesi ile karakterize olan ve çok ender görülen psikolojik bir hastalık olduğunu söylüyor.

"Bu hastalığın kökeninde ne var? Hangi durumlar tetikleyici olabilir?" diye sorduğumuzda Yurdakul, telkine yatkın kişilerde hipnozdan ya da rüyalardan sonra ortaya çıkabildiğini belirtiyor. Ayrıca ‘porfiria’ olarak bilinen enzim hastalıklarında, depresyonda, kaygı bozuklukları ve paranoyalarda, beyni tutan sifiliz (frengi) hastalığının neden olduğu genel felç durumlarında ya da felçle birlikte görülen bunama hastalıklarında öküz hastalığının tetiklenebileceğini belirtiyor.

Yurdakul'a öküz hastalığının uyku ve rüyalar ile başladığını söyleyen uzmanların olduğunu, psikanalizin kurucusu ve dünyanın en ünlü psikologlarından biri olan Sigmund Freud’un da akıl hastalığının bir rüyayla başladığı ve rüyadan kaynaklanan bir sanrının devam ettiği durumlara dikkat çektiğini hatırlatıp "Öküz hastalığının şiddetli bir şekilde uykuya olan ihtiyaçtan kaynaklanma olasılığı var mı?" soruyor ve şu yanıtı alıyoruz:

“Boantropi şiddetli bir şekilde uykuya olan ihtiyaçtan çok uykuda görülen rüyalardan etkilenip ortaya çıkan bir hastalıktır."

Yurdakul, öküz hastalığı nadir görülen bir hastalık olduğu için bugüne kadar literatüre geçmiş insan sayısının maalesef belli olmadığını söylüyor. Boantropinin günümüzde de rastlayabileceğimiz bir rahatsızlık olduğunu belirten Yurdakul, hastalığın tedavisi için kullanılan yöntemler hakkında da şu bilgileri veriyor:

"Psikiyatrik kaynaklar hipnoz ve derin telkin yöntemleri ile bu durumun geçebileceğine işaret ediyor. Aynı zamanda temelinde olan hastalığın tedavi edilmesi ve antipsikotik ilaçlar ile de bu durum tedavi edilebilir."

KURT ADAM SENDROMU: 'BEN BİR KURT ADAMA DÖNÜŞTÜM'

Bir diğer rahatsızlık da hep masallardan, efsanelerden ya da filmlerden adını duyduğumuz kurt adam sendromu. Eminiz birçoğunuz bu hastalığı da ilk defa duyuyorsunuz.

Bir kişinin kendini bir kurt adam, çoğunlukla kurt olarak görmeye başladığı bir hastalık olarak literatüre geçen ‘Likantropi’ eski Yunan dilinde ‘kurt’ ve ‘insan’ kelimelerinin birleşmesinden geliyor. 

Sabri Yudakul, nadir görülen bir psikiyatrik bozukluk olan Liknatropi hastalığında kişinin insan dışında bir hayvana dönüştüğüne dair bir sanrıya sahip olduğunu, davranışları ve duygularının da dönüştüğü düşünülen hayvana uygun şekilde değiştiğini belirtiyor ve ekliyor. "Likantropi kelimesinin anlamı kurt adam olsa da bu kişilerin dönüştüğü hayvanlar değişiklik gösterebilir."

DİŞLERİNİN UZADIĞINA İNANABİLİR

Yurdakul, kişinin bu dönüşümler esnasında aynada kendisini tanımayıp bir kurt adam gibi görebileceğini, dişlerinin uzadığına ve sarardığına, vücudundan tüylerin çıktığına inanabileceğini ifade ediyor. Yapılan araştırmalar da likantropinin şizofreni ve halüsinojen madde kullanımına bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi depresyon ve bipolar gibi duygudurum bozukluklarında da bir semptom olarak görülebileceğine işaret ediyor.

COTARD SENDROMU: 'BEN ASLINDA ÖLÜYÜM'

Cotard Sendromu yani “yaşayan ölü sendromu”, kişinin kendisinin ya da vücut parçalarının öldüğünü ya da ölmekte olduğunu sandığı, ender rastlanan nöropsikiyatrik bir rahatsızlık.

Sabri Yurdakul, bu sendromun ilk ortaya çıkışını da şöyle anlatıyor:

“1880 yılında Fransız nörolog Jules Cotard’a başvuran bir danışanı, kendisinin bir beyni, sinirleri, damarları ve iç organları olmadığını, sadece kemik ve deriden oluştuğunu, bu nedenle Yemek yemeye ihtiyacı olmadığını söyler. Hastasının bu durumu Cotard’ın çok ilgisini çeker ve 43 yaşındaki bu kadının sahip olduğu bu nadir nöropsikolojik bozukluk hakkında çalışmalar yapar. Vakayı aydınlatan Jules Cotard sayesinde Cotard Sendromu olarak bilim dünyasına giren bu sendrom yaşayan ölü sendromu olarak da bilinir. Cotard’ın danışanının bu sendroma bağlı yaşadığı sıkıntılar ve açlık yüzünden hayatını kaybettiği biliniyor.”

KİŞİ ÖLÜ OLDUĞUNU, VÜCUDUNUN ÇÜRÜDÜĞÜNÜ İDDİA EDER

Şimdiye kadar tıp literatüründe 200 Cotard sendromu vakasının tespit edildiği bilgisini bizimle paylaşan Yurdakul, sendromun belirtilerini şu şekilde sıralıyor.

  • Beynin ve aklın inkarı
  • Hamileliğin reddi
  • Çeşitli vücut bölümlerinin varlığının inkarı
  • Yaşadığının inkarı
  • Kendi kendine hareket reddi
  • Kendi kendine açlık
  • Daha az sosyallik
  • Ölü olduğunun, vücudunun çürüdüğünün ve ölü Balık gibi koktuğunun iddiası

Yurdakul, Cotard sendromunun kesin nedeninin bilinmediğini, 50'li yaşların başındaki insanların Cotard sendromuna yakalanma riskinin olduğunu ancak aşağıdaki koşulların bu hastalığı tetikleyen durumlar olduğunu belirtiyor.

-- Demans (Hafıza ve yargı kaybı)
-- Ensefalopati (Bir virüs veya toksinin beyni etkilediği bir durum)
-- Multipl skleroz (Beyin ve omuriliği ciddi şekilde sakat bırakan bir hastalık)
-- Parkinson hastalığı (Beyinde titreme, tutukluk ve yürüme zorluğuna yol açan sinir hücresi hasarı)
-- Özellikle gençlerde bipolar bozukluk
-- Felç
-- Subdural kanama (beyin dışında kanama)
-- Epilepsi
-- Migren
-- Ailede Akıl Hastalığı öyküsü olanlar
-- Depresyon
-- Şizofreni
-- Madde bağımlılığı
-- Beyin tümörü
-- Beyindeki kan pıhtısı
-- Beyin yaralanması

“Cotard sendromunun panik atakla başlayabileceğini söyleyen kaynaklar var. Bu doğru mu?” sorusunu yönettiğimiz Yurdakul, "Literatürde böyle yayınlar var, başlangıcında panik atak ile başlayıp sonra Cotard sendromuna çevirebilir" diyor.

Cotard sendromunun öykü ile teşhis edildiğini, kişinin anlattıklarının tanı koymakta referans alındığını ifade eden Yurdakul, ilaç tedavisi ve bilişsel davranışçı terapi (CBT) veya psikoterapi adı verilen bir tür konuşma terapisi ile hastalığın tedavisinin yapıldığını, bu yöntemlerle Cotard sendromunu büyük ölçüde tedavi edebilir olduğunu sözlerine ekliyor.

Elektrokonvülsif terapi ( ECT ), başarısız ilaç ve konuşma terapisi durumunda tercih edilen tedavi seçeneği olabilir. ECT tedavisi, beyne küçük akımlar göndermeyi içerir. Bu, bazı semptomları hafifletmek için beynin kimyasını değiştirir. İlaçların yeterli gelmediği durumlarda ECT tedavisi uygulanabilir.

Elektrokonvülsif terapi (ECT) nedir?

Elektrokonvülsif terapi (ECT) nedir?

Cotard sendromunu tedavi etmek için antipsikotikler, antianksiyete ilaçları ve  antidepresanların kullanıldığını belirten Yurdakul, semptomların şiddetli olmasına rağmen, Cotard sendromunun tedavi edilebilir olduğunu, genel olarak elektrokonvülsif terapi (ECT) tedavisinin ilaçlara kıyasla daha faydalı olduğunu ifade ediyor.