Irak'ın Zaho bölgesinde sivillere yönelik saldırıda 8 kişi hayatını kaybetti. Saldırının Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapıldığı iddiası ortaya atılarak, algı çalışması başlatıldı. Dışişleri Bakanlığı, saldırının PKK kaynaklı olduğunu açıkladı, Irak hükümeti de uyarıldı. Peki saldırı ile ne amaçlandı? Gelişmeleri ahaber.com.tr’ye özel açıklamalarda bulunan Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar değerlendirdi.
Bölücü terör örgütü PKK'nın Irak'ın Duhok kentine düzenlediği saldırıda sivil halk zarar gördü. Örgüt yanlısı basın organları da saldırıyı Türk ordusuna yıkmaya çalıştı. Peki Irak'taki kirli provokasyonun perde arkasında kimler var? Neyi amaçlıyorlar?

ahaber.com.tr'ye özel açıklamalarda bulunan Abdullah Ağar şunları söyledi:

"Ortada adli bir olay var. Buna Türkiye Cumhuriyeti Devleti diyor ki 'Gelin hep beraber iş birliği yapalım aydınlatalım' mesajı veriyor. Ama olay olur olmaz organize bir şekilde bunu istismar ederek Bağdat'tan Basra'ya Irak'ın kuzeyinde çeşitli açıklamalar yapıldı. Ve bunlar YOG/PKK'nın ekmeğine yağ sürercesine açıklamalar oldu.

Açıklamalara bakıyorum 'Türkiye ile PKK'nın savaşı' bir kere bu cümle bile nasıl bir entrika ile karşı karşıya kaldığımızı ispat ediyor. Bu Türkiye ile PKK arasında bir savaş değil. Türkiye'nin eli kanlı bir terör örgütüyle terörle mücadelesidir. Buradaki olayı kullanarak PKK'nın ekmeğine yağ sürercesine kendi ülkenizi bölmeye çalışan tartışmaları bölgelerde etki üretmeye çalışan egemenliğinizi hedef alan bir terör örgütüyle asimetrik bir ilişik geliştirme oyununa hizmet ediyor.

Bunun arkasında İran'ın bir parmağı olabilir mi? Şu an Haşdi Şabi milislerini meydanlarda görüyoruz. Büyükelçiliğimizin etrafında bir takım gösteriler yaptıklarını ve Türkiye karşı tahkir edici açıklamalar yaptıklarını görüyoruz. Bunun arkasında birebir İran mı var yoksa yerelden yönetilen kesimler mi var bunu net olarak bilmiyoruz.

İran buna yönelik bir açıklama yapmıyor. Bu örgütlerin İran güdümünde ve İran bağlantılı olduklarını biliyoruz. Bu örgütlerin dönem dönem bu şekilde Türkiye'yi tahrik ettiklerini ve Türkiye karşı tuzaklar kurduklarını görüyoruz. YPG/PKK'ya alan açıcı hamlelerde bulunduklarını görüyoruz. İran bu konularda sıkıştığı zaman inkar ediyor. Böyle bir temel fotoğraf var. Bu noktada mezhebi fitneye hizmet edercesine İran'a mesnetsiz suçlamalarda bulunmayalım. Bulunmamak gerektiğini de düşünüyorum.

En çok dikkat etmemiz gereken konu birileri Türkiye'yi İslam dünyasındaki bozgunun ve mezhep fitnesinin bir parçası yapmak istiyor. Türkiye bu tuzağa düşmez. Büyükelçiliğimizdeki bayrağı indirdik diye infial yaratmaya çalıştılar. Bizim bayrağımızı kimse indiremez.

Bizim Bayrağımız Bağdat Büyükelçiliği'nin gönderinde ilelebet Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Hüseyin duruşuyla ve Hz. Ali'nin Zülfikar'ı gibi aslanlar gibi dalgalanmaya devam edecek. Bunu çok iyi bilmeleri gerekir. Bu mezhebi fitneyi ortaya çıkartmaya çalışanlar bunu çok iyi bilmeli.

Uluslararası haber ajanslarının algı çalışmaları son derece anlaşılabilir bir şey. Türkiye'yi itibarsızlaştırmak ve değersizleştirmek için Türkiye'nin ortaya koymuş olduğu etkiyi baskılamak için her zaman bu ajanslar böyle çalışırlar zaten. Buna dair bir fırsat buldular.

Daha vakanın ne olduğu bile anlaşılmadan Türkiye'yi suçlayıcı cümleler kurmaya başladılar ve haberler yapmaya çalıştılar. Bu konu bizim için yabancı bir durum değil. Her zaman yaptıkları bir durum yeni bir versiyonu ile karşılaştık. TSK'nın yapmış olduğu harekatlarda ortaya koymuş olduğu hassasiyet çok net ortada.

Bu Türkiye'nin ortaya koymuş olduğu etkiyi itibarsızlaştırmak ve baskı altına almak aynı zamanda yeni yapacağı harekatları engellemek için oluşturulan bir algıdır. Bu kamu diplomasisi baskısıdır. Bunu bu şekilde okumak ve oyuna düşmek gerekir."

.