Biricik sevgilinin en iyi arkadaşın, can yoldaşın ve sırdaşın olduğunu düşünüyorsun. Aklından bir an olsun çıkmıyor. Sana kalsa ömrünün sonuna kadar onun yanından bir kez olsun ayrılmazsın. Fakat ne oluyorsa oluyor ve hayatının en temiz sayfası bir anda kapkaranlık bir sahneye dönüşüyor. Aldatılıyorsun. Hiç ummadığın, asla beklemediğin ve olasılığını duyduğun saniyede reddettiğin şey, tüm dünyanı sarsıveriyor. Kolay değil.

Meselenin seninle bir alakası yok

Aldatmaya karar vermek aslında tamamen tek taraflı bir olay. Bu kararı taraflardan sadece birisi alır. Yani asla iki kişinin yapabileceği bir şey değil. Sadakatsizliğin servetle, eğitimle, dış görünümle hiçbir ilgisi yok. Aldatıldığın zaman kendine eskisi gibi bakabilmen zorlaşır. “Kendine sürekli diğer kadın nasıl görünüyor acaba?” “Neleri iyi yapabilirdim?” “Nerede hata yaptım ki?” diye sormaya başlar ve kendini suçlarsın. Fakat daha önce de belirttiğimiz gibi, konunun seninle hiçbir alakası yok. Aldatan insan sendeki bir noksanlıktan ötürü değil, kendisindeki güvensizlikten dolayı yapar bunu. Sonuç mu? Ortadaki şey senin suçun değil, onun suçu. Bu yüzden kendini sakın suçlamaya kalkma.

Bu işin özrü olamaz

Kendini suçlamak ile birlikte başka şeyler de masaya yatırılır. “Yemin ederim çok sarhoştum, affet beni n’olur!” Üstelik bu özürleri de bir şekilde kabul etme isteği de belirebilir. Ama gerçekten de ne yaptığını bilemeyecek halde miydi? İddialarının aksine, o an her şeyi düşünebildiğini, fakat aklına gelmeyen tek şeyin sen olduğunu söylesek? Atabileceğin en yanlış adımlardan birisi ise onu hayatına tekrar kabul etmen. Gelen çiçeklerin sayısı hiç fark etmez. İlişkinde kendini eskisi kadar mutlu ve güvende hissedemeyeceğin ortada. Zaman ilerledikçe içini kaplayacak tek his kocaman bir kırgınlık olacak. Üstelik aldatmanın bir daha tekrarlamayacağının da hiçbir garantisi yok. Zamanla kendine güvenin de sarsılabilir. Kendini sorgulaman doğal bir şey; fakat kendine duyduğun saygıyı yitirmen asla kabul edilemez.

Sev kendini

Birini kaybettiğinde, sanki kendinden bir parça kaybolup gitmiş gibi hissedersin. Günlük alışkanlıklarının hepsi bozuluverir, hayatının akışı değişir. Bir süreliğine kalbin acıyacak ve kendini kaybolmuş gibi hissedeceksin. Fakat kendini sevmeyi bırakmazsan, hayattan rövanşların en güzelini almış olacaksın. İnsan doğası bu. Her zaman konforu ve güvenliği ararız. Fakat güvenliğin için önce kendi iç dünyana el atmazsan, gelecekte hak ettiğin mutluluğu yakalayabilmen de güçleşir. Diğerlerinin sana yardım için el uzatmasını beklemeden önce, sen kendi kendine yardım et ve kendini sevmekten asla vazgeçme.

Gerçeklerin farkına var

Aldatılmayı kimse istemez. Hatta bir insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden birisi olduğu da açık. Onu çok sevsen bile, aldatılmak bazen o insanın senin için hiçbir zaman doğru insan olmadığının göstergesi olabilir. Geçmiş günlerinizi hatırla. Karşılıksız kalan ya da yanıtı çok geç gelen mesajlaşmalarını, açılmayan telefonlarını, bağırarak ettiğin kavgaları aklına getir. Tüm bunlar ilişkide olabilecek şeylerdi. Hepsi yaşandı ve geride kaldı. Onların senin kişiliğini tanımlamasına izin verme. Ders çıkarmaya ve daha iyisi için harekete geçmeye bak. Sonraki ilişkilerinde kesinlikle daha mutlu olacak ve adımlarını çok daha sağlam atacaksın.

Affet ama asla unutma

Affetmek seni zayıf ya da güçsüz yapmaz. Aksine, daha iyi bir insan olman için kapıları aralayabilir. Kin tutmak ise seni çok daha fazla hırpalayacak ve hayatını negatif yönde etkileyecektir. Tüm fotoğrafları yakıp hediyeleri çöpleyerek hayatında ona dair ne varsa yok etmen gerektiğini söylemiyoruz; fakat her zaman affetmek için kapıyı aralık bırak. Hatırlaman gereken tek şey, eğer birisi sana yeterince saygı duymuyor ve kendi çıkarları için harcayabiliyorsa, onu hayatında önemli bir noktaya oturtmanın hiç ama hiç anlamı yok.