İnsan beyninin düşünürken ya da algılarken gösterdiği belirli eğilimler tarih boyunca merak edilmiş, ancak bunların deneylerle açığa kavuşturulması için 20. yüzyıl teknolojisini beklemek gerekmiştir. Birbirinden ilginç 24 psikolojik deneyi sizler için bir araya getirdik.

1. Metro istasyonundaki kemancı

Günlük yaşamda etrafımızdaki güzellikleri fark etmek konusunda ne kadar başarılıyız? Az sonra okuyacağınız çalışmaya göre epey başarısız olduğumuz söylenebilir. 2007 yılında gerçekleştirilen çalışmada dünyaca ünlü kemancı Joshua Bell, Washington metro istasyonunda keman çalıyor ve kaç kişinin vakit ayırıp müziği dinleyeceği merak ediliyor. 3.5 milyon dolarlık el yapımı kemanıyla çalan ve konser biletleri 100 $'dan satışa çıkan sanatçı, metroda çaldığı bir günde ortalama 32 $ kazanıyor.

2. Seçici Dikkat Testi

İyi bir gözlemci olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Aşağıdaki videoyu izleyin ve beyaz formalıların kaç kez paslaştığını sayın. Eğer doğru bildiyseniz tebrik ediyoruz! Peki videodaki intihara eğilimli adamı kaç kişi fark etti? Bu testi gerçekleştiren insanların çoğu videonun başında sorulan soruya odaklandığı için bu ayrıntıyı fark edemiyor. Kısacası çoğu zaman aynı anda birden fazla şeye odaklanmak konusunda sıkıntı yaşıyoruz ve gözlem yeteneğimizi abartmayı seviyoruz...

3. Marsmallow Testi

Marsmallow testi, Stanford Üniversitesi'nden Walter Mischel tarafından 1972 yılında yürütülmüş bir çalışmadır. Bu deney kapsamında yaşları 4-6 arasında değişen çocuklar bir odada bırakılmış, önlerindeki masaya da bir marsmallow koyulmuştur. Denetmen çocuklara marsmallow'u yiyebileceklerini, ancak eğer 15 dakika sonra geri geldiğinde marsmallow hâlâ masada olursa onlara iki adet marsmallow vereceğini söyler. Sonuç olarak deneye katılan çocukların 3'te 1'i ödülü erteleyerek iki marsmallow'a kavuşmuştur. İlerleyen yıllarda deneye katılan çocukları takip eden Mischel, ödülü erteleyen çocukların profesyonel yaşamda da diğerlerinden daha başarılı olduğunu kaydetmiştir.

4. Piyano merdivenleri

Eğer sıkıcı gündelik işleri daha eğlenceli hâle getirseydik insanların davranış biçimlerini değiştirebilir miydik? İsveç'in Stockholm kentinde gerçekleştirilen bir çalışmaya göre evet. Kentin metro istasyonundaki merdivenler piyano tuşlarına dönüştürüldüğünde, yürüyen merdiven yerine bu müzikal merdivenleri kullanan insan sayısı %66 oranında artış gösterdi. Hem daha sağlıklı olan, hem de günün sıradan bir ânını renklendiren bu merdivenler, işi eğlenceli hâle getirmemiz durumunda alışkanlıkların çok çabuk değişebileceğini kanıtladı.

5. Milgram Deneyi

1961 yılında Yale Üniversitesi psikologlarından Stanley Milgrim, yürüttüğü çalışma ile insanların vicdanlarına ters düşen şeyleri bir otoriteden emir almaları durumunda ne derece gerçekleştirdiğini test eder. Bu çalışma kapsamında başka odadaki bir insana sorular sorulur ve katılımcılardan bu kişinin yanlış yanıtladığı tüm sorular için o insana elektrik şoku vermesi istenir. Gerçekte elbette bu insanlara elektrik şoku verilmiyordur ancak katılımcının bulunduğu odada çalınan ses kayıtlarından çığlık sesleri gelmektedir. Yanlış cevaplanan her soruda gücü artırılan elektrik şokları bir süre sonra ölümcül hâle gelmesine karşın katılımcıların hiçbiri deneyi yarıda bırakmamıştır. Bu da bir otoritenin emir vermesi durumunda ahlâki olarak yanlış bulduğumuz davranışları çekinmeden gerçekleştirebildiğimizi göstermektedir.

6. Asch Deneyi

Asch deneyi, bir grup içerisinde bulunmanın insan psikolojisini ne şekilde etkilediğini araştırmak amacıyla yürütülmüştür. 1950'lerde gerçekleştirilen bu deneyde tek bir katılımcı ve birkaç aktör aynı odada bulunmuştur ve hepsine resimler gösterilerek bu görsellerdeki en uzun çizgilerin hangisi olduğu sorulmuştur. Soruya aktörler bilinçli olarak yanlış yanıt vermiştir ve katılımcının bu durumdan ne derece etkileneceği gözlemlenmiştir. Sonuç olarak ise katılımcının gruba katılarak yanlış cevap verme eğiliminde olduğu kanıtlanmıştır.

7. Üçüncü Kişi Etkisi

Yardıma ihtiyacı olan insanlar genellikle yardım talep etmek için geniş ve kalabalık caddeleri tercih ederler. Ancak yaygın inancın aksine, kalabalık bir ortamda bulunmak alacağınız yardımın artacağını garanti etmemektedir. Psikolojide "seyirci etkisi" olarak adlandırılan fenomene göre insanların büyük kısmı etrafta az tanık olduğu takdirde ihtiyacı olanlara daha fazla yardım etmektedir. Çünkü etrafta çok insan olduğunda insanların çoğu bu kişilere nasılsa başka birilerinin yardım edeceğini düşünmektedir.

8. Pavlov'un Köpeği

Pavlov'un köpeği oldukça meşhur bir deneydir. Bu deney sayesinde koşullu refleks mefhumu hayatımıza girmiş ve ilerleyen zamanda bu deneyi örnek alan pek çok deney gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında köpeklere mama veren bilim insanı, köpeklerin mamayı gördükleri anda salya üretimlerinin arttığını gözlemlemiştir. Bunun ardından her yemek verdiğinde bir zil çalan İvan Pavlov, bir süre sonra köpeklerin mamayı zil sesiyle ilişkilendirdiğini ve zil sesini her duyduklarında mama verilmese dâhi salya üretimlerinin arttığını gözlemlemiştir. Bu da reflekslerin öğrenilebileceğini kanıtlamıştır.

9. Stanford Hapishane Deneyi

Tarihin en ahlâk dışı psikoloji deneylerinden bir tanesi olan Stanford Hapishane Deneyi'nde, hapishane ortamının insan davranışlarına nasıl etki ettiği araştırılmıştır. 1971 yılında Stanford Üniversitesi'nin psikoloji binasının bodrum katına sahte bir hapishane ortamı kurulmuş ve rastgele seçilen 24 erkek öğrenciden bir kısmının mahkûm, bir kısmının ise gardiyan rolünü üstlenmesi istenmiştir. İki hafta sürmesi tasarlanan bu deneyde öğrenciler kendilerini rollerine biraz fazla kaptırmış, iş kimi zaman psikolojik işkence noktasına ulaşmıştır. Yaşanan olaylar sebebiyle 6 gün sonunda durdurulan bu çalışma, içinde bulunulan ortamın insan davranışlarını çok kısa sürelerde değiştirebildiğini kanıtlamıştır.

10. Hacıyatmaz Deneyi

Çocukların davranışlarında esas belirleyici olanın genetik mi yoksa çevre mi olduğunu düşünüyorsunuz? Bu soru 1960'lı yıllarda çok fazla sorulmuş, cevap bulmak için pek çok deney gerçekleştirilmiştir. Albert Bandura tarafından 1961 yılında gerçekleştirilen Hacıyatmaz Deneyi de bunlardan bir tanesidir. Çalışma kapsamında çocuklar iki farklı gruba ayrılmış; birinci gruptan hacıyatmaza agrasif bir biçimde davranan yetişkinleri seyretmeleri; ikinci gruptan ise hacıyatmazla oynayan yetişkinleri seyretmeleri istenmiştir. Sonuç olarak ise ilk gruptaki çocukların tıpkı gördükleri gibi davranarak agresif bir tavır sergiledikleri gözlemlenmiş, diğer grupta ise böyle bir davranış gözlemlenmemiştir. Bu da çocukların etraflarından gördükleri davranış modellerinin genetik faktörlerden daha etkili olduğunu göstermektedir.

11. Küçük Albert Deneyi

Küçük Albert Deneyi, bir anlamda Pavlov'un Köpeği'nin bir insanla gerçekleştirilmiş versiyonu gibidir. 1920 yılında John B. Watson ve partneri Rosalie Rayner tarafından yürütülen deney, tarihin en ahlâk dışı deneylerinden bir tanesidir. Çalışmada henüz dokuz aylık olan Albert'in yersiz korkular geliştirmesi hedeflenmiş, bebeğin karşısına ilk olarak beyaz bir fare yerleştirilmiştir. Albert, başlarda fareyi görünce hiçbir korku belirtisi göstermemiştir. Bunun üzerine Watson, Albert fareye her dokunduğunda bir çekiçle çelik bir çubuğa vurarak gürültü çıkarmış, bebeğin zamanla fareden korkmaya başlamasını sağlamıştır. İlerleyen zamanda Albert fareyi gördüğü anda ağlamaya başlamış, böylece şartlanmanın insanlar üzerinde de işe yaradığı kanıtlanmıştır.

12. Kayıp Çocuk Deneyi

Kayıp Çocuk Deneyi, etrafımızdakilerin ne derece farkında olduğumuzu sorgulayan deneylerden bir tanesidir. Deney için bir adet ilan hazırlanmış, fotoğraftaki çocuğun kayıp olduğu belirtilmiş ve bu ilan sık ziyaret edilen bir mağazanın camlarına yapıştırılmıştır. Müşterilerin kimi durup ilanı incelemiş, kimisi ise hiç bakmamıştır. Tüm bu insanların ortak noktası ise, mağazanın orta yerinde duran çocuğu hiçbirinin fark etmemiş olmasıdır. Bu deney, en önemli konularda bile etrafımızda olup bitenlerin farkında olmayışımızı kanıtlamaktadır.

13. Carlsberg Sosyal Deneyi

Carlsberg Sosyal Deneyi ilk olarak bir reklam filmi  için düşünülmüş, daha sonrasında ise insanların tepkisini ölçen bir deneye dönüştürülmüştür. Videoda da gördüğünüz gibi bir çift sinemaya gider ve salona girdiklerinde içeride 148 tane sert mizaçlı motorcu ile karşılaşırlar. Şanssızlık budur ki salonda boş kalan tek yer de salonun tam orta noktasında yer almaktadır. Çiftlerden kimileri motorcuları görünce salonu terk ederken kimileri cesaret edip yerlerine otururlar ve hediye olarak bira kazanırlar. Bu deney, insanları görünüşlerine göre yargılamanın toplumumuzda ne kadar geçerli olduğunu ortaya koyması açısından önemlidir. Peki böyle bir durumda kalsanız siz ne yapardınız?

14. Bölünen Sınıf Deneyi

Bu deney 1968 yılında, ilkokul 3. sınıf öğretmeni Jane Elliott tarafından, beyaz öğrencilerin ırkçılık konusunda bilinçlendirilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bunun için ilk olarak sınıfı mavi gözlüler ve kahverengi gözlüler olarak ikiye bölen öğretmen, mavi gözlü öğrencilere ayrıcalık tanımış, kahverengi gözlü çocukların kendilerini azınlık gibi hissetmelerine sebep olmuştur. Aynı zamanda çocukların birbirleriyle iletişim kurmalarının da önüne geçen Elliott, çocukların davranış ve başarılarında ani bir değişim gözlemlemiştir. Örneğin mavi gözlü çocuklar kahverengi gözlü arkadaşlarına zorbalık yapmaya başlamış ve ayrıca mavi gözlü öğrencilerin notlarında ani bir yükselme gözlenmiştir. Bir süre sonra aynı ayrıcalığı öz güveni ve notları düşen kahverengi gözlü öğrenciler için gerçekleştirmeye başlayan öğretmen, çocuklara nihayetinde insanları görünüşlerine göre yargılamamayı öğretmiştir.

15. Harlow'un Maymunları

Çocukluğunuzda annenizden gördüğünüz sevgi için teşekkür etmeniz gereken kişi Harlow'dur. Çünkü Harlow, 1960'lı yıllarda yürüttüğü tartışmalı deneyler neticesinde, çocuğun ileride sağlıklı bir birey olabilmesi için anne sevgisinin oldukça önemli olduğunu ortaya çıkarmıştır. Deney kapsamında yeni doğmuş maymunları annelerinden ayırarak kendi tasarladığı vekil annelerin yanına koymuştur. Maymun görünümlü bu vekil anneler, altına yiyecek dolu bir fanus koyulmuş kuklalardır. Deneyin sonuçları ise, annenin yalnızca yiyecek sağlayan bir obje olarak değil, gösterdiği sevgiyle de yavru maymunun gelişimine büyük katkı sağladığı yönünde olmuştur.

16. Bulaşıcı esneme

Esnemenin bulaşıcı olduğunu hepimiz biliriz. Ancak bilmediğimiz şey, aynı duruma köpeklerde de rastlandığıdır. Londra Üniversitesi'nde yakın zamanda gerçekleştirilen bir deneyde, esneyen bir insan gören köpeklerin %72'sinin esnediği kaydedilmiştir. Bunun sebebinin ne olduğu henüz tam olarak bilinmese de, köpeklerin gelişmiş empati kabiliyetlerinin bu duruma sebep olabileceği düşünülmektedir.

17. Robbers Cave Deneyi

Deney kapsamında 22 adet 11 yaşında çocuk iki gruba ayrılmış ve çocuklardan Robbers Cave Parkı'nda yaz kampı yapmaları istenmiştir. İki grup için farklı kalma yerleri seçilmiş ve bir hafta boyunca iki grubun da birbirinden haberi olmaması sağlanmıştır. Bu süreç içerisinde birlikte kaldıkları arkadaşlarıyla güçlü bağ kuran çocuklar, birbirleriyle tanıştırıldıklarında ise karşı gruptakilere sözlü olarak sataşmaya başlamıştır. Araştırmacılar daha sonra iki grup arasındaki gerilimi daha da artırmak için çeşitli yarışmalar düzenlemiş, netice olarak çocukların aynı ortamda yemek yemeyi bile istememelerini sağlamıştır. Gerilim bu noktaya ulaştıktan sonra ise çocukların birlikte yer alacakları aktiviteler gerçekleştirilerek gerilimin nasıl seyredeceği gözlemlenmiştir. Oyun oynamak, film izlemek gibi aktivitelerin çok fazla işe yaramadığı görüldüğünde, çocukların verilen bir görevde iş birliği yapması zorunlu kılınmış ve gerilim ancak bu şekilde çözülebilmiştir. Bu da, iş birliği yapmanın insanları ön yargılardan ve çatışmalardan koruyabileceğini göstermiştir.

18. Hale Etkisi

Sosyal psikolojinin klasik bulgularından bir tanesi olan Hâle Etkisi, çoğumuzun insanların tek bir özelliğinden yola çıkarak genel yargılara vardığımızı kanıtlıyor. Bunu kanıtlamak için internetteki bir arkadaşlık sitesine iki adet video koyan araştırmacı, birinci videoda aynı metni canlı ve sempatik bir biçimde, ikinci videoda ise melankolik bir biçimde okuyor. Daha sonra kadın katılımcılar iki gruba ayrılıyor ve bu gruplara iki videodan bir tanesi seyrettiriliyor. Netice olarak ilk videoyu izleyen kadınlar adamı çekici bulurken, ikinci videoyu izleyen kadınlar, metin tamamen aynı olmasına karşın adamdan hoşlanmadıklarını belirtiyorlar. Bu da hâle etkisinin bir insanı çekici bulmamız konusunda önemli rol oynadığını ortaya koyuyor.

19. Canavar Deneyi

İçerdiği ahlâk dışı yöntemler sebebiyle Canavar Deneyi ismini alan bu çalışma, pozitif ve negatif konuşmanın çocuklar üzerindeki etkilerini araştırmak için gerçekleştirilmiştir. Iowa Üniversitesi'nden Wendell Johnson, çalışma için bazıları kekeme olan 22 adet öksüz çocuğu denek olarak seçmiş, kekeme olan çocuklar üzerinde pozitif konuşma terapisi, diğerleri üzerinde ise negatif konuşma terapisi gerçekleştirmiştir. Deneyin sonucunda başta kekeme olmayan çocuklar çeşitli psikolojik rahatsızlıklar ve kekemelik geliştirmiş, bu durumlardan hayatları boyunca muzdarip olmuşlardır ancak deney de pozitif ve negatif konuşma terapisinin insanlar üzerindeki etkilerini ortaya koymuştur. Değer miydi orası ayrı...

20. Tek yumurta ikizleri

Tek yumurta ikizleri uzun zaman boyunca psikologların en fazla ilgisini çeken konulardan bir tanesi olmuştur. Bu kardeşlerin arasında telepatik bir iletişimin olduğunu ve birbirlerinin yaşadıklarını hissettiklerini eminiz ki daha önce duymuşsunuzdur. Bu çeşit bir iletişim kanıtlanamamış olsa da, paylaşılan genlerin, yetiştirilme tarzının ve benzer yaşam deneyimlerinin tek yumurta ikizlerinde benzer düşünsel süreçler oluşturduğu ve uyaranlara benzer tepkiler vermelerine sebep olduğu gözlemlenmiştir.

21. Trafik Kazası Deneyi

Loftus ve Palmer isimli iki bilim insanının 1974 yılında keşfettiği üzere hatıralarımız bizi yanıltabilmektedir. Bu iki bilim insanı, katılımcılar için belirli sorular hazırlamış ve bu soruların kişilerin belirli olaylara dair anılarında değişime sebep olup olmayacağını araştırmıştır. Çalışma kapsamında katılımcılara bir trafik kazasının slaytlarını gösteren araştırmacılar, daha sonra onlardan bir görgü tanığı gibi yaşananları anlatmalarını istemiştir. Sonuç olarak ise olayı anlatmak için kullanılan farklı kelimelerin, insanların kazayla ilgili anılarında değişim yarattığı gözlemlenmiş, hafızanın kolay bir biçimde saptırılabileceği kanıtlanmıştır.

22. Hiç bir kalp kırıklığı yaşayıp da bu hissi yaşadığınızı reddettiğiniz oldu mu?

Eğer soruya cevabınız evet ise (bunu çoğumuz kendimizi korumak amacıyla yaparız) psikolojide "bilişsel uyumsuzluk" adı verilen durumu tecrübe etmişsiniz demektir. 1956 yılında psikoloji öğrencisi Jack Brehm tarafından gerçekleştirilen ilginç bir çalışmada, yeni evli Brehm düğün hediyelerini (lamba, tost makinesi, radyo vb.) sınıfa götürmüş ve sınıf arkadaşlarından her bir hediyenin ne kadar çekici olduğunu puanlamalarını istemiştir. Ardından öğrencilerden en çekici buldukları iki hediyeyi seçmeleri istenmiştir ve sonrasında tüm hediyeler tekrar puanlanmıştır. Sonuçta ise, öğrencilerin yaptıkları son puanlamada seçtikleri iki hediyeye daha yüksek puanlar verdikleri ve diğer hediyelerin puanlarını düşürdükleri gözlemlenmiştir. Kısacası hepimiz kendi seçimlerimizi onama ve doğru bir seçim yaptığımıza inanma ihtiyacı duyuyoruz.

23. Bedava sarılma kampanyası

Bazen hepimiz kötü günler geçiririz ve bir insana sarılma ihtiyacı duyarız. Bunun ne kadar geçerli olduğunu test eden Juan Mann lakaplı adam da, tasarladığı sosyal deneyde dileyen herkesin kendisine sarılabileceğini gösterir pankartla sokaklara çıkar. Kampanyasını Avustralya'nın Sidney kentinde sürdüren adam halktan oldukça olumlu bir tepki aldıysa da kampanyası polis tarafından engellenir. Bunun ardından kampanyanın devam etmesi için halk tarafından tam 10,000 imza toplanır ve içinde bulunduğumuz iddia edilen kayıtsızlık ve teknoloji bağımlılığı çağı insanının yeri geldiği zaman ne denli dayanışmacı olabildiği görülmüş olur.

24. Değişim Körlüğü

Değişim körlüğü, insanların ufak değişimleri fark etmek konusunda ne kadar başarısız olduğunu kanıtlayan bir bulgudur. Bu durum kimi zaman o kadar üst boyutlara ulaşmaktadır ki, etrafımızdaki değişen yüzleri bile fark etmeyiz. Genellikle dikkati dağıtan görsel uyaranlar sebebiyle ortaya çıkan değişim körlüğü, yukarıdaki GIF'te gördüğünüz gibi durumlarda insanların %75'inin değişen adamı fark edememesine sebep olmaktadır.