Gazeteciler Birliği’nin “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” nedeniyle düzenlediği etkinlikler çerçevesinde “Medya sektörü iletişim fakültelerinden hangi nitelikte mezun bekliyor?” konulu bir atölye çalışması, yuvarlak masa toplantısı da düzenlendi. O atölye çalışmasında ben de vardım…   

Yararlı bir çalışma olduğuna inanıyorum, sonuçları yakında açıklanacak ama ben aynı soruyu yalnızca medya sektörüne değil, tüm sektörlere sormuk istiyorum, üniversitelerden hangi nitelikte mezun bekliyorlar?    Şu andaki mezunlarla ilgili memnuniyet dereceleri nedir?    Ülkemizde parayla diplomaların satıldığı, kişilerin bir saatte diploma sahibi edildiği bir ortamda şimdi bu soruyu sormak da pek uygun bir zaman değil gibi görülüyor değil mi?    Olsun, biz yine de soralım…    Tabii bu ülkede “Hangi mesleklere ihtiyaç var, üniversiteler hangilerinden az, hangilerinden çok mezun veriyor, ihtiyacı nasıl belirleyeceğiz, ihtiyaç fazlası mezunlar için ne yapılmalı?” gibi bir çalışma yok…   

Birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da bir uğraş verilmiyor, öğrenciler yönlendirilmiyor…    İhtiyaç fazlası mesleklere yığılma olmaması için herhangi bir tedbir alınmıyor, öğrencilerin ihtiyaç olan mesleklere yönelmesi için özendirici bir yol bulunmuyor…    Gençlerimiz büyük paralar ve zaman harcayarak, ülkede doyuma ulaşmış, fazlalığı bulunan ve işsizliğe neden olan meslekler için üniversite eğitimi alıyor.     Aslına bakarsanız öncelikle bu sorunu çözmek lazım…     Bilinçsizce üniversite eğitimi alınıyor, ülkede bazı mesleklerle ilgili enflasyon yaratılıyor.     Ülkede üniversitelerin artmasıyla, bazılarında kaliteli eğitim verilmediği, hatta usulsüzce diploma dağıtıldığı düşünüldüğünde insanın sektörlere, “üniversitelerden hangi nitelikte mezun bekliyorsunuz?” diye sorası gelmiyor.    Biz yine de sorumuzu soralım ve fikrimizi de söyleyelim.   

Bana kalırsa fakülteler, öğrencilere sırf meslekle ilgili eğitim vermekle yetinmemeli, iş yaşamında onları neler beklediği de anlatılmalı ve onlara mütevazı olma dersleri verilmeli.     Evet, üniversite mezunları, alçak gönüllü, mütevazı olmalıdır, en yüksek dereceyle mezun olsalar da bunun meslek yaşamı için yeterli olmadığını kavramalıdır.     En büyük eksikliklerinin “tecrübe” olduğunu ve öncelikle bu eksikliği gidermek için çalışmaları gerektiğini hiç akıllarından çıkarmamalıdırlar.     Hiçbir işletme “sıfır tecrübeli” eleman istihdam etmek istemez, istihdam ederse de o kişiyi eğitmeyi, yetiştirmeyi göze almış demektir.    

Bunu yapıyorken de yüksek maaşlar vermez, yeni mezunları hemen yönetici koltuğuna oturtmaz.     Maalesef birçok yeni mezun, işe büyük paralarla/ yüksek maaşlarla başlamak, hemencecik müdür, amir olmak ister. Bu nedenle de hayal kırıklığına uğrarlar.     Böyle bir dünya yok, üniversiteden mezun olur olmaz, iş yaşamındaki tüm nimetler ayağınıza serilmez.     İşte üniversitelerin çoğu, öğrencilere mezun olduğunda karşısına çıkacak zorlukları anlatmıyor, mütevazı olup, mesleği öğrenmeye odaklanmaları gerektiğini kafalarına yerleştirmiyor.     Bana göre, hangi alan olursa olsun, üniversiteler “pratik eğitime” büyük önem vermelidir.    Gerek üniversitede gerekse üniversitenin anlaşmalı olduğu işletmelerde öğrenciler meslekle ilgili bol bol pratik yapmalıdır.      Mezunlar bir işe başladığında, orada pratik yeteneğini uyguladığı oranda işi kolaylaşacaktır, daha rahat kabullenilecektir.     

Elbette işyerleri yeni mezun kişilere ya da şirketlerine başlayan herkese kısa eğitimler verir ama asgari bir bilgisi dahi olmayan kişiyle uzun süre uğraşmak istemezler, o nedenle bir miktar tecrübe önemlidir.       Yeni mezunlar başarıp da bir işe girdiğinde öncelikli olarak maaş ve yetki peşinde koşmamalı, mesleği öğrenmeye odaklanmalı, orayı bir basamak olarak düşünmeli.       Evet, para/ maaş önemlidir ama yeni mezunlar için en önemli nokta değildir, öncelik mesleği öğrenmek, kendini kabul ettirebilmek ve ilerleyebilmektir.       Eğer o meslekte iyiyseniz, ortaya iyi şeyler koyuyorsanız, güven veriyorsanız (ki bunlar zamanla olur) mutlaka bir gün daha iyi para da kazanacaksınız, size yetki de verecekler, müdür de olacaksınız ama sabırlı olup, bunun belli bir süreci olduğunu unutmamak lazım.      Gördüğünüz birçok başarılı kişi belli bir aşamadan geçmiş, basamakları tek tek çıkmış, kazandığı tecrübelerle o nokraya gelmiştir.      Bence bunları yeni mezunlara anlatabilmek ve aşılayabilmek çok önemlidir.     

Birçok kişi, mesleğe atılmadan yüksek lisans ve doktora da yapmakta, bunların işe girişini kolaylaştıracağını sanmaktadır ama bu büyük bir yanılgıdır.     İstediğiniz kadar üniversite okuyun, iş yaşamı, işletmeler, bitirdiğiniz fakültelere değil, tecrübenize, ne yapabildiğinize bakar. Mesela akademisyen olmayı düşünmüyorsanız, doktora yapıp hem para hem zaman harcamanıza gerek yoktur. Bunları öğrencilere anlatmak gerekir.     

Tabii öğrencinin, üniversite eğitimini sırf bir üniversiteden mezun olmak veya askerlikten kaçmak için araç olarak kullanma niyeti yoksa…      Gözlemlediğim kadarıyla mezun olmuş birçok genç, oldukça acelecidir, belli aşamaları geçmeden zirveye ulaşmak istiyorlar, henüz tecrübe edinmeden büyük paralar hayal ediyorlar, az çalışmak, çok kazanmak istiyorlar.     

Dediğim gibi, böyle bir dünya yok, böyle bir dünya hayal eden hayal kırıklığına uğrar…      Eğer “kolay yoldan paraların kazanıldığı” böyle bir dünyanın içine düşmüşse kişi, bu dünya onu yanlışa sürükler hatta felakete götürür…     Elbette üniversiteler birçok bilgi verir, vermelidir de… Ancak en önemlisi; dediğim gibi önce kişiye “mütevazı olmayı”, “sabretmeyi”, “öğrenmeyi/ tecrübe edinmeyi ilk hedef seçmeyi” öğretmeli…    

Tabii mezun etmeden önce öğrencilere bolca da pratik eğitimi vermeli…     Böyle bilinçli ve donanımlı elemanlar yetiştirirlerse, herkes için çok daha iyi olur…