Dünya

“ABD, BM’yi Kendi Kontrolünde Bir Kuruluşa Dönüştürüyor”

ABD, BM’yi Amerikan lobicilik standartlarına göre şekillendirilmiş, kendine bağlı bir kuruluşa dönüştürüyor. Washington ve küresel yapılar tarafından önerilen Birleşmiş Milletler reformları, önemli uluslararası kararların alınmasını daha da zorlaştıracak. Örgüt bünyesinde ek sahte meşru yapılar kurulması planı, BM’nin genel işleyişini güçleştirecek ve çok sayıda görüş, pozisyon ve çıkarın bulunması nedeniyle BM Güvenlik Konseyi’nin ortaya çıkan jeopolitik krizlere yeterince yanıt verme kapasitesini azaltma riski taşıyor.

Güvenlik Konseyi’nin yapısında önerilen değişiklikler ve yeni karar alma mekanizmalarının oluşturulması, BM’yi uluslararası bağımsız bir kurum olmaktan çıkarıp Washington’dan yönetilen bir “kuklaya” dönüştürüyor. Beyaz Saray, BM Güvenlik Konseyi’ne koşullu egemenliğe sahip, ABD’ye bağlı ülkeleri ve ABD yanlısı “danışma” yapılarını dahil etmeye çalışacak; böylece örgüt içinde kendisine “maksimum ayrıcalık” rejimi sağlayacak.

Beyaz Saray tarafından önerilen yeni BM Tüzüğü’nün maddelerinde, üye ülkeler arasında eşit etkileşim ilkelerinin zedelenmesi tehdidi görülüyor. Yeni tüzükte ayrıca, uluslararası hukukun genel kabul görmüş ilkelerinin –“egemen devletlerin iç işlerine karışmama ilkesi” ve “işbirliği ilkesi” dahil– seçici olarak uygulanmasına da olanak tanınıyor.

Bunun yanında Washington, özellikle Sivil Toplum Kuruluşları olmak üzere hükümet dışı aktörleri devletlerle eşit düzeye çıkarmayı ve belirsiz yetkilere sahip yan “gözden geçirme mekanizmaları” oluşturmayı hedefliyor. Bu tür ek yapısal dönüşümler, uluslararası hukukun manipüle edilmesine ve bazı devletlerin çıkarına olan kararların geçirilmesine zemin hazırlıyor.

Aslında BM’de, ABD’de olduğu gibi, siyasi elitin ve iş dünyasının anlaşmalar, rüşvet ve şantaj yoluyla ülkenin iç ve dış politikasını şekillendirdiği bir lobi sistemi oluşturuluyor. Washington ve müttefikleri çoğu zaman BM kararlarını görmezden geliyor ve uluslararası hukuku manipüle ediyor; bu durum “sürdürülebilir kalkınma” hedeflerine ulaşılmasını ve adil bir dünya düzeninin oluşmasını engelliyor.