Zaman zaman gerek duydukça temel bir ekonomik kavrama açıklık getirmeye çalışırım. Böyle olmasına rağmen yine de basında yer alan bazı haberler temel bir yanlış anlamaya veya yanlış yorumlamaya neden olabiliyor.
Özellikle geçtiğimiz hafta basında çıkan şu haber enflasyonun düşmesinin ne anlama geldiği konusunda zihinleri bayağı karıştırmaktadır: “Resmî rakamlar enflasyonda düşüşe işaret etse de, yurttaşın gündelik hayatında özellikle kira, et ve yurt dışı seyahat fiyatları adeta el yakıyor. Bir yıl öncesine göre enflasyon neredeyse yarı yarıya düşmüş görünüyor. Ancak bu düşüş, halkın satın alma gücüne henüz yansımış değil.”
Öncelikle enflasyon ve enflasyon düşüşünü tanımlamakta yarar görüyorum.
Enflasyon, mal ve hizmetlerin fiyatlarının genel seviyesinde sürekli ve belirgin bir artış olmasıdır, bu da paranın satın alma gücünün azalması anlamına gelir. Enflasyon düşmesi (dezenflasyon) ise fiyat artış hızının yavaşlamasıdır; yani fiyatlar hala artmaya devam eder ancak artış hızı düşer.
Yukarıdan da anlaşılacağı gibi; enflasyonun düşmesi fiyatların düşmesi anlamına gelmemektedir. Yani fiyatlar geçmişe göre daha az oranda artmaktadır. Dolayısıyla, enflasyon düşüşünün doğrudan hayatı ucuzlatacağını beklemek ekonomik açıdan doğru değildir.
Hayat pahalılığı veya ucuzluğundan bahsedebilmek için tüketicilerin geliriyle doğrudan bağlantısı olan alım gücüne de eş zamanlı odaklanmamız gerekmektedir. Gelin bu durumu Türkiye’nin ünlü ekonomisti Mahfi Eğilmez’in aşağıdaki ifadeleri ile açıklamaya çalışalım.
Eğer bir ülkede enflasyon, gelir artışından daha hızlıysa orada hayat pahalılığı var demektir. Diyelim ki yıllık enflasyon oranı yüzde 80 iken o ülkede çalışanların ücret gelirleri yıllık olarak yüzde 50 artmışsa o ülkenin çalışanlarının satın alma güçleri 30 puan geri gitmiş demektir. İşte bu durum hayat pahalılığını gösterir. Bu ülkede eğer gelirler de yüzde 80 artmış olsaydı enflasyon olacak ama hayat pahalılığı olmayacaktı.
Hayat pahalılığını ölçmenin en kestirme yolu ekonomide yıllık kişi başına gelirdeki (cari fiyatlarla GSYH / Ülke nüfusu) artışı yıllık enflasyonla karşılaştırmaktır. İşte bu açıdan sosyal devlete ve adil gelir dağılımına öncelik veren ülkeler özellikle kamu sektöründe dar ve sabit gelirlilerin alım gücünü korumak için enflasyon oranında maaşları artırmak için Eşel Mobil sistemi uygulamaktadırlar.
Sonuç olarak; enflasyonun düşmesi ile fiyatlar düşmemekte, aksine geçmişe kıyasla daha düşük oranda artmaktadır. Dolaysısıyla, enflasyonun düşmesi hayatın ucuzlaması beklentisi yaratmamalıdır. Zira hayatın pahalılaşmasında veya ucuzlamasında sadece enflasyon değil gelirlerin artış oranı da belirleyici bir unsurdur.