Yeşilçam’ın usta ismi İhsan Gedik: En güzel Cüneyt abi döverdi! İhsan Gedik, 600’den fazla Yeşilçam filminde kötü adam rolüyle karakter oyunculuğu yaptı. Kitap satarak geçinen sanatçı, bugüne kadar neden başrol oynamadığını ise şöyle açıklıyor: “Çünkü yaşasın kötülük. Başrol oynamak çok sıkıcı olabilirdi.” Yeşilçam sineması karakter oyunculuğuna önem veren yönetmenlere sahipti. Neredeyse yüzlerce filmde yer alan bu oyuncular “iyiler ve kötüler” olmak üzere ikiye ayrılırdı. Vurdulu kırdılı filmlerin vazgeçilmezi olan kötüler çetesinin hafızalarda yer edinen oyuncularından biri ise İhsan Gedik’ti. 78 yaşındaki oyuncu, 54 yıllık kariyeri boyunca 600’den fazla filmde rol aldığını söylüyor ve ilk sinema macerasının nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “60’lı yıllardı ve annemle Samsun’dan İstanbul’daki akrabalarımızı ziyarete gelmiştik. Galata Köprüsü’nden yürüyerek Taksim’e geçtim. Bayram Sokak’ta bir sürü insanı arabaya bindirdiklerini gördüm. Neler olduğunu sorduğumda, figüranları setlere götürdüklerini söylediler. Onlara dahil oldum ve annemler köye dönerken ben burada kaldım. İşte bugünlere kadar geldik. İlk filmlerimden biri Ayhan Işık’laydı. Karşısındaki bir arkadaş iyi oynayamadı. Yönetmen Memduh Ün de ‘İhsan bir ceket bul, figüranın yerine sen geç’ dedi. Boyum kısaydı, ayağımın altına takoz koydular. Ayhan Işık, bana bir yumruk attı ve ben de ustaca savrulmayı başardım. Teknik olarak yumruk yiyemeyen olduğunda üstüme bir ceket verip beni sete alırlardı.” “Vampirler Kraliçesi”ndeki Türk İhsan Gedik, Yeşilçam emektarı olan kötüler çetesinin isimlerini sıralıyor: “Yadigar Ejder, Süheyl Eğriboz, Hüseyin Zan, Faruk Panter, İsmet Erten, Behçet Nacar vardı. Ben o sıralar bekar olduğum için her akşam bana gelip sohbet ederlerdi. Faruk Panter, Almanya’ya gitti ama aklı hep bizimleydi. O zaman çok samimiydik ve insanlar birbirini severdi. Şimdi hiç arkadaşımız kalmadı. O dönem bir filme kötü mü gerek, hemen bize gelirlerdi...” Usta oyuncu, ünlü yönetmen Ray Danton’ın yarısını Türkiye’de çektiği “Vampirler Kraliçesi” (Hannah, Queen of the Vampires) filminde de en iyi kötüyü kendisinin oynadığını söyledi: “Ray Danton, film çekimleri için İstanbul’a geldi ve Yedikule Zindanları’nda oyuncu seçmeleri yaptı. Vahşi bir adamı canlandırmam gerekiyordu. Hemen ben seçildim. Hatta filmin, Barselona çekimlerine de dahil olmamı istediler. Yüksekten atlanması gereken bir sahne vardı. İspanyol oyuncu atlamak istedi ama ben ‘Ray Danton beni İspanya’ya tepeden atlamam için çağırdı. Ben atlayacağım’ dedim. Klasik bir filmde oynamış oldum.” KİTAP SATARAK GEÇİNİYOR İhsan Gedik’e “Neden hiç başrol oynamadınız?” diye soruyorum, cevabı ise şöyle oluyor: “Neden başrol oynayayım ki! Devamlı gişe stresi yaşayabilirdim. O filmin tutup tutmayacağı bile ayrı mesele olurdu. Ama kötü karakteri canlandırmak öyle mi... Devamlı bir heyecan var. Başrol gibi sıkıcı değil. Ben hareketli bir oyuncuyum. O zamanki roller tam benlikti. Her zaman yaşasın kötülük... Bazen iyi karakteri de oynamamı istediler ama kabul etmedim. Silahı, bıçağı iyi kullanırdım. O yüzden beni tercih ederlerdi.”Usta oyuncu, geçimini ise emekli maaşının yanı sıra kitap satarak sağlıyor. Gedik’i Taksim’deki Yeşilçam Cafe’ye uğradığınızda görebilir ve kendisinden “Dünden Bugüne İhsan Gedik” adlı kitabı satın alabilirsiniz. Oyuncu, bu sayede kızını üniversiteye gönderdiğini de söylüyor. Gedik, yeni nesil yönetmenlerin kendilerine film ya da dizilerde rol vermemesi hakkında ise “Gençler sinemada kendi gruplarını kurdu, artık bizi çağırmıyor. Biz biraz geride kaldık. Çünkü diksiyon ve ezberimiz yoktu. O da sıkıntı yarattı. Yeni nesilden sadece Kenan İmirzalıoğlu’nu çok beğeniyorum” açıklamasını yapıyor. TANJU KOREL’DEN GERÇEKTEN DAYAK YEDİM “Filmlerde hiç gerçekten dayak yediniz mi?” sorusuna İhsan Gedik, şu cevabı veriyor: “Yedim, hem de Tanju Korel’den. Melih Gülgen’le Sarıyer’deki taş ocaklarında film çekiyorduk. Ben de taş ocaklarında esirleri çalıştıran kişiyi canlandırıyordum. Esirlerden birini de Tanju Abi oynuyordu ve elimdeki kırbaçla onlara vuruyormuşum gibi yapıyordum. Hemen ardından bir kavga sahnesi vardı. O sırada elleri bağlı olan Tanju Abi, birden bana bir yumruk salladı. Prova yapmamıza rağmen yüzüme birer birer gerçek yumrukları geçirdi. Son yumruk gözüme geldi. Hemen hastaneye gidip tedavi oldum. Özür diledi ama ben ‘Bu işin özrü var mı? Seninle bu kadar filmde oynadık. Böyle bir hareket yapmadın. Ölsem, özür mü olacaktı?’ dedim. Filmde oynamak istemediğimi söyledim. Son bir plan çekmemizi istedi, kabul ettim. Bir hafta gözüm şiş gezdim.” Usta oyuncu, iyi bir dövüş sahnesinin inceliklerini de tarif etti: “İyi bir dövüş sahnesinde yer alacaksanız öncelikle yumruklarınız karşı tarafa açık gitmemesi gerek. Suratının tam ortasında yumruk patlayacakmış gibi olmalı. Eğer yumruk yiyen kafasını çevirmezse, yumruğunuz onun suratında gerçekten patlar. Yumruk yiyen de atan da iyi çalışmalı. Her ikisi dikkat edecek ki yumruklar vururmuş gibi olsun.” KADİR İNANIR SİNİRLİ AYHAN IŞIK BEYEFENDİ Ayhan Işık: Çok beyefendi bir adamdı... Yemez yedirir, ekmeğinin yarısını bize verirdi. Ediz Hun: Sete geldiği an yüzünüzde gülücükler açardı. Hemen “Günaydın çocuklar, nasılsınız?” diye sorardı. Herkesi hoş ve iyi karşılardı. Biz, filmlerde onun belalısıydık. Cüneyt Arkın: Tarihi filmlerde oynadık. Her zaman iyi oyuncuydu. İşini iyi yapmayana karşı oldukça sertti. Bize vurmazdı ama iyi oynamazsan kılıcı vurur ve asla tahammül etmezdi. Mutlaka lafını söylerdi. Çok disiplinliydi. En güzel de Cüneyt Abi döver. İşi biliyor çünkü... YILMAZ GÜNEY KESKİN NİŞANCIDIR Yılmaz Güney: Sosyal bir insandı. 5-6 kişilik kemik bir kadromuz vardı ve beraber çalışırdık. Yapım şirketi paramızı vermezse Yılmaz Abi cebinden verirdi. Bir keresinde film çekimi sırasında Nuri Ergün’e rol benden az verildi. O da beni Erol Taş’a şikayet etti. Bu yüzden Erol’la ağız dalaşına girdik ve o da beni Yılmaz Güney’e şikayet etti. Bir restoranda yemek düzenleyen Yılmaz Abi, beni davet etmedi. Ben de o restorandaki başka bir masaya oturdum. Beni gören Yılmaz Abi, ‘Kalk’ dedi ve silahıyla elimdeki kadehe ateş etti. Keskin nişancıydı. Bardak elimde kırıldı ve barıştık. “Vurguncular” filminin kadrosuna beni de aldı. FATMA GİRİK ANAMIZ, TÜRKAN ŞORAY İSE UNUTULMAZDIR Fatma Girik: O, bizim anamızdı. Eski eşimi Samsun’dan kaçırıp İstanbul’a getirdiğimde ilk Cüneyt Arkın’ın evine gitmiştim fakat yüz vermemişti. Ardından Fatma Girik’e gittim ve bir hafta içinde bizi evlendirdi. “Ne biçim saldırıyorsun Türkan Hanım’a” Türkan Şoray: Unutamayacağınız kadınlardandır. Bir gün kendisiyle “Kızgın Delikanlı” filmini çekiyorduk. Türkan Abla’yı dağa kaçırdığım bir sahne vardı. Işık arasında setteki Rüçhan Adlı, beni yanına çağırdı ve “Ne biçim saldırıyorsun Türkan Hanım’a” diyerek kızdı. Ben, “İşim bu” dedim. Türkan Abla yanımıza gelip “İhsan bu işlerin piri, sıkmaz, incitmez” dedi. Rüçhan Abi, setten ayrılırken bana 500 lira para verdi, büyük paraydı.