İşte dünyadaki adalet!!!!!

16 Ağustos 1960’ta Türk-Rum eşit ortaklığında Kıbrıs Cumhuriyeti kurulur, Türkiye-Yunanistan ve İngiltere Cumhuriyetin ve bağımsızlığın idamesi için Garantörler olarak görev üstlenirler. Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios Rumlardan, yardımcısı ise Dr F.Küçük, Türklerden. Dr Küçük’ün önemli kararlarda VETO hakkı vardır, ki bu da tarafların birlikte kararların ortak alınması gerekliliğini sağlar, eşitliği vurgular.

Cumhurbaşkanı Makarios, Antlaşmaların mürekkebi daha kurumadan adaya gelir gelmez Rum halkına, bu Antlaşmanın ENOSİS’e sıçrama tahtası olduğunu ilk konuşmasında ortaya koyar. Rumlar gizlice 22 Tabur milis gücünü diğer yandan da Türkleri bir gecede imha için AKRİTAS Planını hazırlar. Bu süre içinde de Kıbrıs’a gizlice 20 bin Yunan askeri sokulur. Makarios, 1963’te 30 Kasımda Türkler lehinde olan 13 Anayasal Maddeyi kendi lehlerine değiştirme talebinde bulunur. Cumhuriyetin ortağı Türk tarafı ile Garantör Anavatan Türkiye bu isteği reddederler. 21 Aralık 1963 gecesi Yunanistan destekli Rum ortak AKRİTAS Planını devreye koyarak Türklere karşı silahlı saldırıya geçer. İşte dananın kuyruğu bundan sonra kopar.

Rumlar adanın dört bir tarafında saldırıya geçerken Türkler de savunma tedbirlerini alır, nüfusça daha az ve imkanlar açısından da zayıf olan Türkler, daha güvenli Türk bölgelerine gitmek için 103 köy olarak göç etmek zorunda bırakılır. Köyünü, kentini, semtini, evini barkını terk eder canını kurtarma derdinde yollara düşer. Çatışmalarda da göç yollarında da büyük can kayıpları verir. Adanın yüzde üçüne sıkıştırılan Türkler, yıllarca yarı aç yarı çıplak korku endişe içinde ilkel şartlarda abluka ve saldırılar altında ölüm kalım mücadelesine girişir.

4 Mart 1964’te BMGK toplanır, 186 sayılı kararla adaya Barış Gücü! Gönderme kararı alırken, saldırgan darbeci Rum ortağa Cumhuriyetin yönetimini hediye eder, saldırıların durması ve düzenin yeniden kurulması için Barış Gücünün de saldırganlara yardımcı olması kararda yer alır. Kısacası, kümesteki tavuklar tilkilere teslim edilir. Ne var ki haliyle Rum saldırıları artarak sürer. Adada saldırmadık Türk bölgesi bırakmaz. Türklerin seyahatleri engellenir, göze alıp yola çıkanlar, tarlasına bağına bahçesine gidenler bir daha evlerine dönmezler. Türk Hastalar Barış Gücü nezaretindeyken bile barikatlarda alıkonup katledilir.

6-8 Ağustos 1964’te Yunan askeri destekli on beş bin çapulcu Erenköy’e saldırır, Türkiye müdahalesiyle gereği yapılır. 15 Kasım 1967’de Geçitkale-Boğaziçi köylerine saldırılarda onlarca masum Şehit edilir, Türkiye baskısıyla kaçak yasa dışı halde on bin Yunan askeri ve çete başı komitacı Grivas, BM kontrolünde adadan çıkarılır Yunanistan’a yollanır. Bütün Türk bölgelerine saldıran Rumlar çok sayıda Türk Şehit olur, birçok Türk de kayıp diye kayıtlara geçer.

186 sayılı kararın kendilerine altın tepside sunulmasıyla Kıbrıs Cumhuriyetinin tek egemeni ve sahibi olarak dünyaca tanınmasıyla, haksızca her türlü maddi manevi desteklerin yapılmasıyla, masum Türk ortağın ise Kıbrıs sorununda hiçbir suçu ve sorumluluğu olmadığı halde dünya kuruluşlarınca cezalandırılması, bütün BM çözüm planlarını kabul ettikleri halde maalesef cezaların katlanması karşısında bütün dünyanın utanması ve ÖZÜR dilemesi gereken vahim bir hadisedir.

Adaya gönderilen sözde Barış Gücü hep saldırganların yanında yer alırlar, 186 sayılı hukuk dışı taraflı oldubitti kararın etkisi çok büyüktür. Çatışmaların artmasının da sorunun uzamasının da, neticede savaşa sebep olmasının da, saldırgan darbecilerin uzlaşmazlığının da, masaları devirip görüşmeleri terk etmelerinin de TEK sebebidir.

Rum ortak Kıbrıs Cumhuriyetine 21 Aralık 1963’te ve 15 Temmuz 1974’e iki defa askeri darbe yapmıştır, anaları Yunanistan Cuntası birlikteliğinde. Bu sorun masaya yatırılmadı, kim haklı kim haksız tespit edilmedi, yargısız infazla oldubittiyle büyük bir yanlışa imza atıldı. Suçlular haklı, masumlar suçlu muamelesine tabi tutuldu. Dünyayı idare eden kuruluşlar bilerek ve isteyerek suçlu tarafları destekledi. Masum Türk ortak yok sayıldı, durup dururken ortaklık hakları elinden alınıp suçlulara verildi, 3 aylık diye alınan 186 sayılı karar bu gün 741 aya ulaştı (Bu başlı başına kurum ve kuruluşların ve buna dayanarak ayni doğrultuda alınan taraflı kararların ne kadar yanlış olduğunu açıkça ortaya koymaktadır ).

Annan Planı Referandumunda bu kurum ve kuruluşlarla söz sahibi büyük ülkelerin vaatleri, propagandaları hep fos çıktı, ne yazık ki gene suçlu tarafı desteklediler, sözlerinde durmadılar, Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarını ve Cumhuriyetin Anayasasını hem çiğnettiler hem çiğnediler, hala da çiğnemeye ve çiğnetmeye devam ederler. HAYIR diyen saldırgan darbeci Rumları Referandumdan bir hafta sonra güya tüm Kıbrıs adına AB’ne aldılar, EVET diyen Türklere de cezaları katladılar.

Temmuz 1974’teki Yunan Cuntası-EOKA B birlikte önceden yıktıkları Kıbrıs Cumhuriyetine ikinci bir darbe daha yaptılar. Öncesinde her gece Polis karakollarını bombaladılar, Makarios’çu solcu AKEL taraftarlarını büyük bir katliama tuttular, darbede Cumhurbaşlanlığı sarayını tanklar toplar havanlar ağır silahlarla darmaduman ettiler, kamyonlar dolusu yüzlerce koruma görevlisini katlettiler, Makarios’u da öldürdüklerini duyurdular, yerine de baş terörist Nikos Sampson’u koydular, Kıbrıs Cumhuriyetini yıkarak yerine Kıbrıs Helen Cumhuriyetini kurduklarını TV den dünyaya ilan ettiler, ben de bizzat gördüm yaşadım bütün hadiseleri. İngi,lizler tarafından kaçırılıup BMGK’ne götürülen Makarios’un burada ağlayarak söylediklerini, itiraflarını, müdahale için yalvarmalarını yazmayım, bilmesi gerekenler bilir.

Mesele bu kadar açık ama biraz daha yazalım. Kıbrıs Türk Halkı 1974’e kadar Rumlar tarafında 3 defa göç ettirildi. Malını mülkünü terk etti üzerindeki elbiselerle, dağlardan derelerden korku içinde bin bir zorluklar içinde, ezgi çekti zulüm gördü, canından sevdiklerinden oldu. Hiçbir dünya kuruluşu Rumlara nedir ama yaptıkların demedi, yakılan yıkılan talan edilen, kullanılan Türk malları için tazminat vs konusu bile yapılmadı, manevi tazminat mış, maraz tazminatıymış. Türklerin 3 defa göçmenliğine Rumlar sebeptir. Rumlar bir defa göçmen oldular, o da kendi kafalarından kendi kabahatlerinden, hem de savaş suçlusudurlar. Ama dünya ayağa kalktı Rum malları da Rum malları hem kayıpları. Be gavoleler, Türklerin kayıpları ve mallarının zararları, Rumlarınkinden çok çok evveldir ama sesiniz hiç çıkmadı, o kadar utanmazdırlar şimdi bile çıkmaz. Tu hepinizin suratına.

Şu anda Kıbrıs Cumhuriyeti hukuken yoktur, 186 sayılı karar Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarından daha çok geçerli ise, önünde ise anlaşmalara ne gerek vardır????

Güney Kıbrıs, ABD’ye üs verecek silah ambargosu kaldırılır, Güney Kıbrıs güya Doğu Akdeniz’de barış için insani konular için geçiş noktası ama İsrail’e üs verir, komandoları Güneyde eğitim yapar, uçaklarını saklar, oradan kalkar gider bombalar, Rumlar tarafsız barışçıdır, Araplar da yutar, birlikte tatbikat yaparlar. Bir zaman Kıbrıs’ta BM temsilcisi arabulucu şimdi Norveç Dışişleri bakanı bay Eide, müjdeyi kendisi verdi Rum lider Hristodulidis’e silah ambargosunu kaldırdılar diye, eee ne de olmasa Ocak’ta Rum lider AB başkanı olacak, çıkar meselesi budur işte. Da siz, hem BM- AB ve diğerleri tarafsızsınız hem adaletlisiniz haaaa???? Uluslararası Ceza Mahkemesi soykırımcı Netanyahu için tutuklama kararı almış aylar önce, yahu ne kadar da doğru karar olsa kim tanır senin adaletini, dünyayı gezer adam tutan yok, güç kimde ise adalet ODUR.

Öyle ki Türkiye, adada asayişi temin etmek ve akan kanı durdurmak için evlatlarını feda edip Garantörlük görevini yaptı hem Cumhurbaşkanı Makarios’un da haklı müdahale talebine göre de hareket edip adada Türk Halkını top yekün katliamdan hem de Rum solcuları katledilmekten kurtardı, ayrıca bu gün Kıbrıs Cumhuriyeti varsa eğer Onu da kurtardı, BMGK’nin yapacağını yaptı. Yunan Cuntasının da sonunu getirdi ama bakın görün ki bu Rumların her tarafta engellemesiyle karşı karşıya kalır, bırakılır. Yukarıda özetle yazılan gerçekleri alt alta koyup toplayın, o zaman anlarsınız dünyanın adaletsizliğini, hem dünyada Adaletin ne kadar olmazsa olmaz olduğunu.