13 Ekim'de ölümünün 20'nci yıldönümünde sade bir törenle anılan Kenan Çoygun ismini yeni kuşakların çoğu bilmez.
Hatta Kıbrıs Türk tarihinin varoluş ve direniş mücadelesini siyasal retorik olarak dilinden düşürmeyen siyaset erbabının çoğunun da bildiği şüphelidir.
Nitekim Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği'nin organize ettiği törene yalnızca bir milletvekili katıldı.
Üst düzey protokolden kimsenin katılmaması da dikkat çekicidir.
Oysa Kenan Çoygun, Kıbrıs Türk insanının varlıkla yokluk arasındaki ince çizgide yürüdüğü 21 Aralık 1963’le başlayan zor yılların lideridir.
Kıbrıs Türkü 1968 yılına kadar süren en zor yıllarını onun dirayetli siyasal liderliği sayesinde, üstün bir özveri ve topyekün bir direniş göstererek başarıyla atlatabilmiştir.
Dolayısıyla, 1963 sonrası oluşan ve bugün KKTC olarak adlandırılan devletleşme süreci onun kuruculuğunda gerçekleşmiştir.
Elbette, tarih şövenizm malzemesi olarak kullanılmamalıdır.
Ama yetişen kuşaklara atalarının hangi mücadelelerle bugünlere geldiği, bu mücadelelerin kritik aşamalarının liderlerini öğretememek basit bir kasaba politikası çapsızlığıyla da geçiştirilemez.
Yarınlarda adada barış içinde, eşitlik ve güvenlik temelinde yaşayabilmek için geçmişin bilinmesi, bu geçmişin liderlerine saygı ve teşekkür edilmesi gerekir.
Kıbrıslı Türklerin vermiş olduğu mücadele ve onun liderleri, politikacıların laf olsun diye söylenen, içi boş hamaset nutuklarıyla değil, böylesi anlamlı günlerde toplum adına edecekleri içten teşekkürle anılsa daha anlamlı olmaz mı?