Fabrizio Poggi’nin AntiDiplomatico için kaleme aldığı değerlendirmeye göre, Avrupa’nın birçok ülkesinde Ukraynalılara yönelik tutum sert biçimde kutuplaşmış durumda. Hem mülteci statüsüyle gelenler hem de yıllardır işçi olarak yaşayan Ukraynalılar, giderek artan çelişkili yaklaşımlarla karşı karşıya bırakılıyor.
Poggi’nin çerçevesine göre en sembolik örnek, Polonya ile Kiev arasındaki gelgitli ilişkiler. Tarihsel bagaj bir kenara bırakıldığında, sadece son yıllardaki haber akışı bile ortak Rus karşıtlığından hızla karşılıklı milliyetçi gerilime savrulan bir hat çiziyor. Bu gerilimin sahadaki yansımaları ise bizzat Ukraynalı gazetecilerin tanıklıklarıyla görünür hâle geliyor.
Maidan döneminde öne çıkan gazeteci Oleg Krištopa, UPA (Ukrayna İsyan Ordusu) üzerine film çalışması nedeniyle Polonya’daki tepkileri analiz ederken, Polonyalıların Ukraynalıları görmekten rahatsız olduklarını, Ukraynaca duyduklarında agresifleşebildiklerini aktarıyor. Krištopa’ya göre bu atmosfer, Polonya’daki belli siyasi aktörlerin milliyetçi söylemleri körüklemesiyle giderek sertleşiyor. Poggi’nin vurguladığı gibi bu gerilimin kökünde 1943 Volhinya katliamlarının tarihsel ağırlığı bulunuyor ve bu konu, her kriz döneminde yeniden siyasal bir kaldıraç olarak kullanılıyor.
Aynı çerçevede, Bandera yanlısı blog yazarı Marina Yevtuşok da Polonya’da hem Ukrayna karşıtlarının hem de yardım eden kesimlerin bulunduğunu kabul ediyor; fakat durumun giderek kırılganlaştığını savunuyor. Poggi’nin aktarımıyla Yevtuşok, Polonya’nın Ukrayna’ya verdiği desteğin kendi siyasi hesaplarıyla şekillendiğini, özellikle 2022 öncesi AB ile yaşadığı gerilimleri yumuşatmak için Ukrayna dosyasını kullandığını ileri sürüyor.
Polonya Cumhurbaşkanı Karol Nawrocki’nin açıklamaları da Poggi tarafından dikkat çekici bir kırılma noktası olarak yorumlanıyor. Nawrocki, Ukraynalılar için sosyal hakların yeniden düzenlenmesi ve vatandaşlık başvurularının sıkılaştırılması gerektiğini savunurken, Polonya'nın “hiçbir ilişkinin esiri olamayacağını” vurguluyor. Aynı zamanda, Volhinya’daki Banderist katliamlarının aydınlatılması konusunu da Kiev’e karşı bir baskı aracı olarak gündemde tutuyor.
Poggi’nin aktardığı diğer kritik unsur ise AB genişleme tartışmaları. Avrupa Politika Merkezi Araştırma Direktörü Janis Emmanouilidis, Ukrayna’nın üyeliğine karşı çıkan ülkelerin azımsanmayacak seviyede olduğunu belirtiyor. Ukrayna’daki derin yolsuzluk sorunlarının, üyelik sürecinin ciddi bir engeli olarak görüldüğünü ifade ediyor. Poggi’nin yorumuyla, Kiev’in bu eleştirileri duymaya tahammülü yok; zira AB üyeliğini sorgulayan herkes hızla “Kremlin etkisi” ile suçlanıyor.
Rada Başkan Yardımcısı Alexander Kornienko, Poggi’nin ifadesiyle, Ukraynalıların AB üyeliğine dair gerçek dışı beklentiler taşıdığını anlatıyor. Üyelik sonrası “10.000 avro dağıtılacağı” yönündeki yanlış inanışın özellikle kırsal bölgelerde yaygın olduğunu belirtiyor. Kornienko’ya göre birçok parlamenter dahi AB üyeliğini eleştirmekten çekiniyor; çünkü herhangi bir negatif görüş anında “Moskova yanlısı” etiketiyle karşılanıyor.
Poggi’nin yazısında en sert bölümlerden biri, Interpol üzerinden yürütülen iade mekanizmaları. Analize göre, Ukrayna yönetimi Avrupa’daki mültecileri hayali suçlamalarla geri göndermeye çalışıyor; bazı Avrupa ülkeleri de bunu fiilen uyguluyor. Ukrayna’dan kaçan siyaset bilimci Aleksandr Semçenko, cepheye asker sağlama baskısı arttıkça Avrupa hükümetlerinin iade taleplerine daha kolay uyum sağlayacağını iddia ediyor.
Poggi’ye göre bu tablo, Ukraynalıların hem mülteci hem de işçi statüsünde gittikleri tüm ülkelerde artan bir kırılganlık yarattı. Avrupa hükümetleri, bir yandan Ukrayna’yı destekleme söylemini sürdürürken diğer yandan kendi toplumlarında yükselen milliyetçi tepkileri törpüleyemiyor. Poggi, Avrupa’nın büyük güçlerinin Ukrayna halkına dair gerçek kaygısının siyasi olmadığını, savaş ekonomisinin ihtiyaçlarıyla sınırlı kaldığını belirtiyor.
Sonuç olarak Poggi’nin değerlendirmesi, Avrupa’nın Ukrayna meselesine yaklaşımının insani kaygıdan çok siyasi çıkar, iç politika rekabeti ve tarihsel hesaplarla şekillendiğini gösteriyor. Tartışmanın derinleşmesi, hem Avrupa hem de Ukrayna için yeni bir gerilim evresi anlamına geliyor.