Belirli bir insan topluluğunu veya halkı yöneten veya yönettiğini zanneden devletin en öncelikli sorumluluğu hiç kuşkusuz sağlıktır. Klişe bir ifade olacak ama sağlık olmazsa geriye kalan her şey sıfır ile çarpılır.
Öncelikle kendi insanının sağlığını ve huzurunu sağlayamayan bir devletin etkinliğinden ve itibarından söz edilemez. Şöyle ki, birçok ülkede olduğu gibi KKTC devletinin de Anayasasında insanın yaşam hakkı kâğıt üstünde olsa dahi koruma altındadır.
‘Sağlık Hakkı’ başlığı altında KKTC Anayasasının 45. Maddesi “Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla ödevlidir” ifadesini içermektedir.
Eğri oturup doğru konuşalım ve şu soruyu soralım: KKTC Anayasasında yazdığı şekilde her açıdan sağlıklı bir birey olarak yaşamamızı ve tıbbı bakım görmemizi sağlama ödevini KKTC Devleti layıkıyla yerine getiriyor mu? KKTC devleti tarafından sunulan sağlık sisteminde yaşanan aşağıdaki menfi olgular işbu soruyu açık ve net olarak yanıtlamak için yeterlidir:
Ø Devlet Hastanesinde önüne geçilemeyen bazı ihmaller maalesef çocukların, tedavi gören veya ameliyat olmuş kişilerin ölümüne neden olmakta ve bu ihmallerin bir daha olmayacağına dair kurumsal ve idari yapılanmaya gitme yerine liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirliğe düşman bir harabiyette ısrar edilmektedir.
Ø Sağlık hizmetlerine takviye için elzem olan Güzelyurt Hastanesi bitirilememiş, Yeni Lefkoşa Hastanesinin temel açılışı ise merhum Levent Kırca’nın parodilerine konu olacak trajikomik bir hal almıştır.
Ø Kronik ve hayati riski olan hastalıkların tedavisinde zaruri olan ilaçların düzenli temininde dahi kifayetsiz bir devlet yönetimiyle karşı karşıyayız.
Ø Devlet, tonlarca ilacı imha ederken halen daha elektronik ilaç kayıt ve envanter sistemini kurma başarısını gösterememiştir.
Ø Ülkemizdeki demografik yapının çarpıklığından dolayı acil servisler izdiham halinde polikliniğe dönüşmüş, gerçek acil vakalar ise çaresizlik içinde özel sektörün insafına terkedilmiştir.
Ø Özel sektörde tedavi için mali gücü olmayan gariban vatandaşın devlet hastanelerindeki ameliyat süresi gecikmekte, Emar (MR) gibi çekimlerin randevusu makine bozuk mazeretiyle uzayıp gitmektedir.
Ø Devlet Hastanesi’nde dahi gerekli araç gereç ve eleman eksikliğini gideremeyip veya kasıtlı olarak gidermeyip gastroenteroloji konsültasyonu YAPAMADIĞI gerekçesiyle Başbakan da dahil vatandaş özel hastanelere mahkûm edilmektedir.
Ø Devlet Hastanelerinde genelde sabah 11:00’den sonra doktor bulunamamakta, devlet doktorlarına ancak özel klinik veya hastanelerde ulaşmak mümkün olabilmektedir.
Ø Özel sektör Devletten daha güçlüymüşçesine Özel Hastaneler devletten daha modern ve teknolojik donanıma sahiptir. Örneğin, hasta için daha az riskli ve konforlu olan el bileğinden anjiyo imkânı Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde bulunmazken bir özel kuruluşun hem Lefkoşa hem de Yeni Boğaziçi Şubesinde el bileğinden anjiyo tedavisi yapılmaktadır.
Ø İnsan sağlığına verilen önemin çağdaş göstergeleri arasında yer alan ‘Evrensel Hasta Hakları Yasası”, “Hasta Haklarının Korunması ve Güvenlik Kanunu 2004” adı altında 21 sene önce Güney Kıbrıs’ta yürürlüğe girmesine karşın Evrensel Hasta Hakları Derneği’nin 20 yılı aşkın süredir gündemde tutmasına rağmen gelmiş geçmiş tüm KKTC hükümetleri duyarsız ve samimiyetsiz davranmışlardır.
Ø Gariban vatandaşların da özel sektörden sağlık hizmeti almasına imkân verecek “Genel Sağlık Sigortası” maalesef artık gündemde dahi yer almamaktadır.
Sonuç olarak; Devletin gücü, yüceliği, itibarı ve gelişmişliği içerikten ve gerçeklikten yoksun hamaset ve şatafat ile değil vatandaşının sağlığını, refahını ve mutluluğunu ne ölçüde sağladığı ile ölçülür. Gerisi Lafügüzaf.