Stewart’a göre çözümsüzlüğün bedelini halklar ödüyor!..

Bilindiği gibi; BM’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart görevine veda etmeye hazırlanırken veda öncesi basına kapsamlı bir değerlendirme yaptı.

Siyaset bilimciler yanında konuyla ilgilenen herkesin farkında olduğu gibi; BM nezdindeki diplomaside özel temsilciler ve diğer görevliler kesinlikle taraf olmamayı veya daha doğrusu taraf görünmemeyi profesyonelliklerinin parçası görürler. Bu açıdan son derece dengeli açıklama yaparlar ve herhangi bir tarafı suçlamamak için fevkalade hassas davranırlar. Durum böyle olmasına rağmen Steward, son derece net tespit ve değerlendirmelerde bulunmuştur. Steward’ın yaptığı bu tespit/değerlendirmeler elbette BM’nin resmi görüş ve müktesebatından pek soyutlanamaz. Hem Rum hem de Türk tarafının üzerinde derin ve kapsamlı değerlendirme yapıp politika geliştirmesi gerektiği Steward’ın tespit ve değerlendirmeleri ile kanaatimce tefsiri aşağıdaki gibi özetlenebilir:

· Steward’a göre “Kuzey’in bağımsız bir ülke olup uluslararası toplum tarafından tanınacağı bir senaryo yok – bu olmayacak”. Steward, kuzeyde “iki devletli çözümü” gerçekten ciddiye alan çok az insan olduğunu, bunu ciddiye alan bazı siyasetçiler ve Ankara’nın bunu söylemsel olarak savunduğunu iddia etmektedir. Tefsiri: Steward, Tatar’ın 5 yıldır süregelen “egemen eşit ve iki devletli çözüm” politikasını beyhude bir uğraş olarak değerlendirmektedir. Ayrıca, Steward KKTC’nin mevcut politikasının Kıbrıs Türk halkı tarafından desteklendiğinin uluslararası cami tarafından inanılmadığı ve bunun bir nevi referandum ile kayda düşülmesi gerektiğini ima etmektedir.

· Steward’a göre “Kuzey yavaş yavaş Türkiye’ye benzer bir statüye sahip fiili bir bölge haline geliyor.” Bu da Yunanlı Kıbrıslıların en büyük korkusu olan “adada bir Türk sınırının oluşması” kaygısını depreştirmektedir. Tefsiri: Steward, Rumların Türklerin siyasi eşitliğini teslim eden federal bir yapıda samimi ve ivedi hareket etmemeleri durumunda korktuklarının başlarına geleceği uyarısında bulunmaktadır.

· Steward, dört yıllık gözlemi sonucunca iki taraf arasında güven ve uzlaşma isteksizliği olduğunu, tecrübelerin de ortaya koyduğu gibi çözüm bulunamadığında acı çekenlerin halk olduğunu ifade etmektedir. Tefsiri: Steward, her iki topluma seslenerek liderlerin çözümsüzlüğe yönelik politikalarının bedelini her geçen gün Kıbrıslılara ödettiklerini ve dolayısıyla toplumların liderleri üzerinde çözüme yönelik baskı yapmaları gerektiği mesajını vermektedir.

· Steward, her iki tarafta da “biz haklıyız, mağduruz ve karşı taraf haksız” duygusunun çok güçlü olduğunu ve liderlerin bu çerçevede hareket ettiğinden dolayı uzlaşma ve çözümün tıkandığını ifade etmekledir. Tefsiri: Steward dünyada taviz vermeden çözüme ulaşan müzakere anlaşması olmadığını tarafların idrak etmeleri ve kazan kazan formülü çerçevesinde empati yaparak karşılıklı taviz vermeleri gerektiği uyarısında bulunmaktadır. Ayrıca, Steward mevcut durumda çözüme ulaşmanın mümkün olmadığının da altını çizmektedir.

· Steward, gerçek bir müzakere çerçevesi olmadığını, hatta düşük seviyeli güven artırıcı önlemler konusunda bile ilerlemenin zor olduğunu, ne kadar güven sağladığından emin olmadığı ama en azından diyalog kanallarını açık tuttuğu mayın ve mezarlık temizliği ile ortak komite gibi konuların iş ola gündemde tutulduğunu itiraf etmektedir. Tefsiri: Steward, kısaca BM ve tarafların ‘mış’ gibi müzakere ettiğini ve herhangi bir çözüm niyeti ve beklentisinin olmadığını ima etmektedir.

· Stwart, sorunun “seçimler” olduğunu ve bunların öncesinde bir şeylerin beklenmemesi gerektiğini, Tatar’ın çekinceli olduğunu, seçim döneminde Tatar’ın kendisine zarar verebileceğini hissedeceği herhangi bir tavizde bulunmayacağını ifade ederken benzer şekilde Hristodulidis’in de çekinceli olduğunu ve muhtemelen seçimleri etkileyecek bir şey yapmak istemeyeceğini vurguladı. Tefsiri: Steward, kısaca liderlerin halktan ziyade seçim odaklı koltuklarına öncelik verdiklerini ve önümüzdeki Eylül’de yapılacak bir zirvenin pek bir işe yaramayacağını ima etmektedir.

Sonuç olarak; BM’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart, liderlerin çözüme yönelik gönlüksüz olduklarını, çözüme ilişkin gerekli bir çerçeveden çok uzak olunduğunu ve liderlerin seçim endişesiyle olumlu adım atmaktan imtina ettiklerini anlatmaya çalışmıştır. Stewart, ayrıca Kıbrıs Rum Yönetimin Kıbrıs’ın meşru devleti olmaya devem ederken KKTC’nin iki devletli çözüm politikasının kabul görmekten uzak bir nevi ütopya olduğunun altını çizmektedir.