Tecavüzcü Coşkun’dan Edep Ve Ahlak Dersi Alınır Mı?

Yazılı ve sözlü basında teşbihte bulunmak sık sık başvurulan yöntemdir. Edebiyatta "Teşbih" bir ifadeyi güçlendirmek amacıyla aralarında benzerlik bulunan iki varlık ya da durumdan zayıf olanın, güçlü olana benzetilmesi sanatıdır.

Yapılan teşbih ile beraber “teşbihte hata olmaz” ifadesi kullanılır. Yani yeri geldiği zaman çirkin, kaba bir benzetme ile anlatıma daha etkili bir hava verilmesi saygısızca bir davranış değildir, kimse bundan alınmamalıdır.

Bu makalede de gerekli vurguyu yapmak için “TECAVÜZCÜ COŞKUN’DAN EDEP VE AHLAK DERSİ ALINIR MI?” şeklinde bir teşbihle yazıya başlanmıştır.

Yeşilçam sinemasına aşina olanlar Tecavüzcü Coşkun karakterini çok iyi bilirler. Özellikle gişe rekorları kıran Batan Güneş filminde arkadaş kisvesiyle Tecavüzcü Coşkun Ferdi Tayfur’un yavuklusuna (sözlüsüne) tecavüz etmiştir. İşte bu nedenle KKTC’de Koop Süt, Binboğa ve Levazımı iflasa sürükleyenlerin bugün çıkıp sürdürülebilir yapıya kavuşturacağız iddiasına itibar etmek adeta Tecavüzcü Coşkun’dan edep ve ahlak dersi almaya benzemektedir.

Açıklama şöyle; koalisyon hükümeti Koop Süt, Binboğa ve Levazım’ın sürdürülebilir bir yapıya ulaşması için bir çalışma yapmış ve bir eylem planı hazırlamıştır. Bu çerçevede, iflas halindeki bu kurumları kurtarmak için “düşük faizli kredi imkânı ile borçlar yarıya indirilecek, çalışanların sosyal sigorta mağduriyetleri giderilecek, işveren katkıları yerel istihdam fonundan karşılanacak ve 3 iştirak de borçsuz olarak yoluna devam edecek” şeklinde iddiada bulunulmaktadır.

Üzülerek ifade etmek gerekir ki; hükümetin iştirakleri kurtarmak adı altında açıkladığı güya eylem planı salt popülizmin dibe vurmuş hali olup günü kurtarmak için vatandaşın cebine ve cevizcinin çuvalına elini uzatmaktan ibarettir. Koop Süt, Binboğa ve Levazım yanında ayni kaderi paylaşmaya devam eden KIB-TEK ve DAÜ gibi kurumların sürdürülebilirliğini ve rekabet edebilirliğini sağlamada bu hükümet samimi, dürüst ve ciddi ise bugüne kadar yaptığı aşağıdaki hatalara ve işlediği günahlara son vereceği konusunda toplumu inandırması ve güvence vermesi gerekmektedir:

· Bu kurumlar tipik devlet dairesi olmayıp serbest rekabet koşulları içinde rekabet etmek durumundadırlar,

· Bu kurumlar siyasi rüşvet, nepotizm ve kronizm mekanizması olmaktan çıkartılıp liyakati ve profesyonelliği esas alan yapıya kavuşturulmalıdırlar,

· Bu kurumlar rekabet etmek zorunda kaldıkları ticari işletmeler gibi profesyonelce yönetilmelidirler,

· Bu kurumların başarısı için en az rakipleri kadar etkin finansman, etkin pazarlama ve etkin insan kaynakları yönetimi bulunmalıdır,

· Bu kurumlarda etkinlik ve verimlilik olmazsa olmaz hedef olmalı ve çalışma ortamı iş analizi ve norm kadroya göre şekillenmelidir,

· Popülizmde hükümetten pek geri kalmayan sendikalar da rekabet edebilirliğin gereği olan modern işletme ilkelerine riayet etmelidirler,

· Bu kurumlar serbest piyasa koşullarında rekabet etmek zorunda olduğu için devletin sahiplik yapısı ve dolayısıyla irrasyonel müdahalesi hukuken ve kurumsal olarak sınırlanmalıdır,

· Bu kurumlarda stratejik yönetim esas alınmalı ve performans hedeflerine göre güçlü bir bağımsız iç ve dış denetim etkin, işlevsel ve sistematik olarak devreye konmalıdır,

· Serbest rekabet şartlarında gelir gider dengesi ve sürdürülebilirlik kriterleri çerçevesinde bu kurumlarda ahlaki zafiyet yaratmamak için görev zararlarının devletten fonlanması yasaklanmalıdır,

· Günümüz koşullarında işlevini ve misyonunu tamamladığı için sürdürülebilirliği kalmayan kurumlar, topluma kambur olmak yerine derhal özelleştirilmelidirler,

· Çağdaş refah ülkelerinde benzeri kamu iktisadi kuruluşlarına uygulanarak siyasi müdahaleyi imkânsız kılan ve profesyonel yönetimi garanti altına alan- Adillik (Eşitlik), Şeffaflık, Hesap Verebilirlik ve Sorumluluk şeklinde özetlenen- kurumsal yönetişim ilkeleri KKTC’de de benimsenmelidir.

Sonuç olarak; gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin eylemleri söylemleri ile ters düşerek LAÜ gibi istisnalar hariç neredeyse tüm kamu iktisadi kuruluşları batırılmıştır. Oyunun kuralları değişmediği sürece bu kurumları batıranlardan kurtarmalarını ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmalarını beklemek tarihi ve bilimsel gerçeklerle örtüşmemektedir. Oyunun kurallarını değiştirmek ise ya çağdaş ülkelerdeki gibi kurumsal yönetişim yapısına dönüştürmek ya da derhal özelleştirmektir.