Trump’tan Diplomasi Dersleri

Uluslararası politikada ağustos ayı çok ciddi gelişmelere sahne oldu.

Önce ABD başkanı Trump Rusya Lideri Putin'le ABD'nin tarihsel simge taşıyan Alaska eyaletinde bir zirve toplantısı yaptı.

Zirvenin temel konusu Rusya-Ukrayna savaşı ekseninde savaşın bitirilmesiydi.

Toplantının verimli geçtiği açıklandı. Tabii, uluslararası politik dilde verimlilik esnek bir içeriğe sahiptir ve ne anlama geldiği ileriki günlerde anlaşılacak anlamına gelir. Henüz açıklanacak somut bir gelişme olmadığı şeklinde de okunabilir.

Trump Putin’le yaptığı Alaska zirvesinin hemen arkasından bu kez savaşın diğer muhatabı Ukrayna liderini ve AB'ın lider ülkelerinin liderlerini Washington’a çağırdı.

Uluslararası politikanın ya da aynı anlamda kullanılan diplomasinin kodlarını bilen her uzmanın bu toplantının içeriği kadar biçimine de dikkat ederek yapacağı analiz Washington toplantısına dair önemli ipuçları verir.

Çünkü, her şeyden önce, bu toplantının da verimli geçtiği, toplantıya katılan herkesin bundan memnun ayrıldığı ya da öyle bir beklentiye girdiği görülmektedir.

Nitekim, Trump’ın organize ettiği bu iki toplantıdan sonra şimdi sırada Putin’le Zelenski’nin ikili bir zirvede buluşması, akabinde de Trump’la yapılacak üçlü bir zirveyle Ukrayna-Rusya savaşının bitirilmesi beklentisi doğdu.

Bunlar, dünyada savaşların bitmesini isteyen herkes için olumlu beklentiler.

Sürecin nereye evrileceği, olumlu sonuca ne zaman varılacağı henüz kesinleşmiş değil.

Ama bu süreçte, özellikle AB liderlerini Washington’a çağırıp makam masasının karşısına sıradan personeliymiş gibi basit koltuklarda oturtup bu resmi tüm dünyaya gösteren Trump, diplomatik anlamda çok çarpıcı bir gerçekçiliğe imza atmıştır.

Batı denilen, ABD-Avrupa ittifakının bir eşitlik ilişkisi değil, düpedüz bir üst-ast ilişkisi olduğunu bundan daha çarpıcı hiçbir fotoğraf gösteremez.