Yakın geçmişte Kıbrıs’ta Türk Halkı olarak biz de Gazze’de yaşanan vahşetin benzerini yaşayanlar olarak zamanında Anavatan Türkiye dışında bize hiçbir ülkenin desteğinin olmamasına, ses vermemesine, umursamazlığına, ayrıca bazılarının da saldırganlara her türlü desteği vermesine o günleri yaşayan insanlar olarak çok öfkelenir, nefret duyar küfürler basardık ki sormayın. İnsanlık Adalet öldü mü diye sorardık. Türkiye’mizin Garantör ve Anavatanımız olması ve her türlü desteği zamanında sağlaması, Kıbrıs’ta 11 yıl boyunca son anlarda çok daha büyük felaketlere uğramamıza engel oldu, yok olmamızı önledi, ayakta kalmamızı var olmamızı sağladı. 51 Yıldan beridir de soğuk savaş taktikleriyle, cezalarla izolasyonlarla ambargolarla bizi çökertmek için destekçi ülkelerle birlikte hala üzerimize gelirler.

Lakin Filistin Halkının, Türkiye gibi bir garantörü olmadığından yalnız başına İsrail’e ve ona yardımcı olan büyük ülkelere karşı haklarını savunma mücadelesinde başarılı olabilmesi asla mümkün olmadığından buralarda yaşatılan felaketin boyutları, Kıbrıs’ta biz Türklerin yaşadığının çok çok üzerindedir. Soykırıma uğrayan Filistin Halkına bazı ülkeler ses vermekte bazıları gıda ilaç yardımı yapmakta ve zaman zaman bu ülkelerde Filistin’e destek gösterileri, soykırımı kınama eylemleri-protestoları yaparlar. Ama, ne saldırıların durdurulmasını ne soykırımın önlenmesini sağlayabildiler ve maalesef BM’nin acizliği, elinin kolunun bağlı kanayaklı hali ortaya çıkmıştır. Kıbrıs’ta da benzeri yaşanmıştır, BMGK beş gadimici üyesinin çıkarları ne yazık ki Adaletin BM salonuna girmesine mani olmuş, Adaletin yerine çıkarların ön plana geçmesi sağlanmış, suçlunun darbecinin saldırganın haklı, masum ve mağdur tarafın ise suçlu tutulduğu aciz, itibarsız bir kuruluş haline dönüşmüştür. Kıbrıs’ta, Gazze’de, Orta Doğu ve diğer bazı ülkelerde durum aynen yaşanmıştır.

Zamanında biz de bu tip desteklerin, saldırgana karşı da eylem ve protestoların yapılmasını çok isterdik ve çok beklerdik amma ne yazık ki sadece Türkiye’de yapıldı. Biraz da Pakistan’da. O yüzden çok kızgınlığımız vardır, hele tamamen saldırıya uğrayan ve tamamen haklı olduğumuz açıkça ortada olduğu halde, bir türlü gerçekleri görmek istememelerine ve yanlışı suçluyu desteklediklerinden. İşte, öncelikle ayni badirelerden geçmiş bir Halk olarak, Filistin Halkına destek vermek, soykırımı kınayıp protesto etmek için ve saldırıların durmasına katkı sağlamak için biz de şimdi İtalya’da birçok kentte ‘ BEYAZ ÇARŞAF ‘ adlı büyük eylem yapılıyor, hadeyin biz de. Halbuki en başta bizim yapmamız gerekirdi, acısını bildiğimiz ayni durumu yaşayanlar olarak.

Bakınız, Türkiye’nin meşru müdahalesiyle top yekun yok olmaktan kurtulduk ama sadece askeri saldırıdan arındık, ama 51 yıldan beridir Hukuk dışı taraflı kararla cezalı halde dünyadan izole ambargolar altında ezilip yok olmamız veya teslim bayrağını çekmemiz için ayni baskılar devam etmekte, suçluların desteklenmesi de sürmekte, Adaletsizliğin daniskası hala devam ediyor. Bir fırsat doğdu suçluların bir nebze olsun cezalandırılmasına ama yapmadılar, Referandumda HAYIR diyene ceza var dedilerse de bir oyun olduğu ortaya çıktı, sadece bizi kandırdılar, ikiye de böldüler, Rumlar Hayır dediği halde AB’ne üye alındılar bir hafta sonrasında. Bize de kandırılmamız kaldı, avucumuzu yaladık. Ve bu AB üyeliği darbeci işgalcileri daha da sağlam zemine oturttu, daha çok destek gördüler, arkasına 26 ülke daha aldı, işler çatallaştı, çözüm zorlaştı, sonradan Yunan’ı da içine alan her alanda üçlü Antlaşmalar yapmaları Kıbrıs meselesini içinden çıkılmaz hale soktu. Ya Türkler, cezaları katlandı, o kadar. Haaa içten parçalanması da katlandı.

Benim anladığıma göre, Rumlara yani Kıbrıs Helen Cumhuriyetine yamalanırsak ve Rumlar da kabul ederse belki bir süreliğine çözüm olur. Diğeri, hakkımız olan eşit iki egemen devlet çözümü en idealidir ve adada barışın asayişin ve gelişmenin olmasını sağlayabilir, lakin Adaleti ve Hakkaniyeti çoktan yitirmiş olan ne Rumlar kabul eder ne BM-AB. O yüzden çok uzun süre bir direnişe katlanır mıyız, hiç sanmam. O yüzden zorlu bir sınav bizi bekler. Türkiye AB’ne üye olursa durum değişir o zaman. Mucize olur mu bilmem. Unutmayalım, ne Rumlar ne Yunanistan ENOSİS hayalinden asla vaz geçmez, en başta da sinsi A K E L .

Ama ne var ki, bir çoğumuz yaşamadığı için mi, yoksa geçmişin birlik beraberliği kalmadığı, Milli duygular yok olduğu için mi, Vatan kavramının o kadar önem taşımadığı noktasında olunduğu için mi, gerçeklerin pek önemsenmediği için mi, günü birlik yaşamın her şeyin önüne geçtiği için mi, bir kesimin ne yazık ki değişik kulvarda Milli çizginin dışında yürümeyi seçtiği ortada. 51 yıldır masada görüşülen ve hangi sebepten kimlerin çözümsüzlüğe oynadığı aşikar ortada iken hala ayni oyalanmada ısrar edilmesi, karşımızdakilerin ve destekçilerinin iştahının kabarmasına neden olmaktadır.

Avrupa Parlamentosu toplantılarına gözlemci olarak iştirak eden İktidar-Muhalefet iki Milletvekilimizin orada yaptıkları konuşmalarda Kıbrıs konusunda tamamen zıt çözüm tezlerini savunmaları, birisinin yeni Milli Devlet tezimizin karşısında olması gülünç duruma düşmemize sebep olmaktadır. İki gün önce İstanbul’da yapılan Sosyalist Enternasyonal toplantısına katılan bizim sol Muhalefetten iki partinin birlikte hazırlayıp sunduğu Federasyon temelli çözüm önerisi Konsey tarafından oy birliğiyle kabul edildi. Oysa, resmi olarak eşit egemen iki devletli bir çözüm önerimizi 3-4 yıldır masaya koyduk. Daha önce de çok yazdık, Milli Dava bu şekilde yürütülmez, kazanılamaz da. Dış güçlerin ve Cumhuriyet ortaklığımızı 62 senedir gasp ederek işgalinde tutan eski ortak komşumuzun umudu aha bu muhalefet çevreleridir.

Yahu Ülkemizde, Rum malları Rum hak sahipleri var, tazminat, takas, iade çözüm şansları var, olmadı Mahkemeye gitme imkanları var, eee biz aydan mı geldik da bizim hiçbir zaman böyle bir şansımız fırsatımız olmadı, bize böyle bir imkan sağlanmadı. Biz hem bu Kıbrıs sorununda tamamen haklıyız, hem durup dururken 3 defa göç ettirildik, nüfus mübadelesiyle de karşılıklı göç ettik ve Rumlar sadece bir defa göç etti 1974’te, savaşa sebep kendileri, daha önceki 11 yılda Kıbrıs sorununu çıkaran açıkça kendileri, ortaklık devletinden Türkleri kovanlar Rumlar, ortak Cumhuriyete 2 defa darbe yapan Rumlarla Yunan Cuntası, Cumhuriyeti yıkanlar onlar, yerine Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ilan edenler Rumlar, Cumhurbaşkanı Makarios’u öldürdük diyenler Rumlar, yerine Cumhurbaşkanı diye Nikos Sampson teröristini atayan Rumlar, 1963 sonrası 11 yılda saldırmadık Türk bölgesi bırakmayanlar Rumlar. Var mı bu 11 yıllık dönemde Türklerin, Rum bölgelerine köylerine kasabalarına saldırdığı yerler, hiç yoktur. Eeeee, yahu bu yapılanları alt alta koyup toplayın bakalım ne çıkacak. BM-AB topladı da Türkleri çıkardı suçlu!!!!!!! E da hangimiz inanırız yahu bunların adaletine insanlığına????? Da yalanlarına dayatmalarına boyun eğeceğiz, hem ipi da kendi ellerimizle boynumuza geçireceğiz????? Var mı kimse????? Geçmişi yaşamayanlar, örneği Gazze’ye baksın. Filistin suçlu, soy kırımı hak ediyor, mu?????? Be gavolem.

Cumhurbaşkanımız Sayın Tatar da, Rum tarafının mülkiyetle ilgili tutumuna dikkat çekmek için Meclis heyetinin Strasburg ve Brüksel’e gideceğini açıkladı, sesimizi duyurmak için. Ben de diyorum ki sakın ola gitmesinler, zaten yeterince gülünç duruma düştük defalarca. Biri sağa biri sola çeker, bu vaziyette kazanç değil zarar da görürüz, ona göre. Bu kadar haklı Davamızda bile madem tek ses, tek yürek, tek yumruk olamadık, kırıp dizimizi oturalım yeni binamızda rahatımızda, gülünç olmaktansa. YAZIK.