Yapılan açıklamalara göre; hükümet ve paydaşlardan oluşan komisyon bugün tekrar bir araya gelip 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olacak asgari ücreti belirleyecek.
Ağırlıklı olarak dillendirilen beklentilere göre; dava konusu olan bir önceki asgari ücret tartışmalarının da ektisiyle ve yaklaşan seçim gerçeği dikkate alınarak hükümet bu kez işçi tarafında yer alacak ve yaklaşık enflasyon oranında 42-43,000 TL net olacak şekilde asgari ücret belirlenecektir.
Ülkemizdeki, asgari ücret üzerinde etkili olabilecek siyasi ve diğer olguları bir tarafa bırakırsak dünyada optimal asgari ücret ne olmalıdır? sorusunun net yanıtı bulunmamaktadır. Bunun yerine, aşağıdaki gibi özellikle KKTC asgari ücret yasasının hükme bağladığı asgari ücret miktarı, asgari ücreti formülle sabitleme, denge asgari ücret yaklaşımı ve tarafların kendi çıkarları açısından ileri sürdürdükleri argümanlar karşımıza çıkmaktadır:
Yasal Yükümlülük: 22/1975 Sayılı Asgari Ücretler Yasasına göre, ödenmesi gereken asgari ücret hakkında kesin hüküm bulunmaktadır. Şöyle ki, 2. maddede “Asgari Ücret”, işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçi ile eşinin ve bir veya iki çocuğunun yeterli beslenme, sağlıklı konut, giyim, aydınlatma ve ısıtma, ulaşım, çağdaş düzeyde sağlık servisi, eğitim kültür, dinlenme, eğlence ve benzeri temel gereksinmelerini geçerli fiyatlar üzerinden karşılamaya yetecek miktarda olmak üzere” ifade yer almaktadır. Bu maddede tarifi yapılan miktar Dünya Sağlık Örgütü’nün de tanımladığı gibi yoksulluk sınırıdır. Yoksulluk sınırı ile ilgili güncel veriyi açıklamaya yetkili kurum ise İstatistik Kurumudur. Dolaysısıyla, İstatistik Kurumu yasanın amir maddeleri ışığında geçim indeksi, yoksulluk sınırı, İşçi ve ailelerinin insanca yaşam için gereksinmeleri; Verimlilik, istihdam, işsizlik, ortalama maaş, medyan maaş ve Çalışanların, Ulusal gelirden sosyal adalete dayalı pay alabilmesi ile ilgili güncel ve güvenilir verileri Komisyon ile paylaşmak yükümlülüğündedir (madde 4(2)).
ü Formülle Asgari Ücret: Bazı ülkeler siyasi müdahaleden ve gereksiz polemiklerden kaçınmak için geliştirdikleri formülle asgari ücreti sistematik bir yapıya kavuşturmuşlardır. Örneğin Brezilya, Costa Rica, Malezya ve Fransa gibi ülkeler temel ekonomik göstergeleri dikkate alarak asgari ücreti formülle belirlemektedirler. Formülde kullanılan başlıca veriler yoksulluk sınırı, verimlilik artışı, büyüme oranı, TÜFE oranı, ortalama ücret, medyan ücret ve reel işsizlik oranıdır. Asgari ücreti siyasi mülahazaların ve süreci uzatan polemiklerin dışında bırakmak için KKTC’de asgari ücreti formülle belirleme yöntemi akılcı bulunabilir. Ancak, bu yöntemin uygulanabilmesi için gerekli güncel verinin olmazsa olmaz şartı olan istatistik altyapısı maalesef ülkemizde halen daha oluşturulmuş değildir. Mevcut zihniyet ile de yakın bir gelecekte oluşturulacak gibi görünmemektedir.
Tarafların Empatisini Gerektiren Dengeli Yaklaşım: Asgari ücret, bir işçinin çalıştığı süreye karşılık en az alması gereken maaş olarak tanımlanır. Temel amacı, çalışanların temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini sağlamak ve aşırı düşük ücretlerle çalışma koşullarının önüne geçmektir. Ancak asgari ücretin belirlenmesinde yalnızca işçilerin refahı göz önüne alınamaz. Aynı zamanda işverenlerin de maliyetlerini etkileyen bu rakam, özellikle küçük işletmeler için zorluklar yaratabilir. Çalışanlar açısından adil bir asgari ücret, işçilerin motivasyonunu artırır. Çalışanlar, emeklerinin karşılığını daha adil bir şekilde aldıklarını hissettiklerinde verimlilikleri artar, iş yerindeki bağlılıkları güçlenir. Dolayısıyla, asgari ücretin yükseltilmesi, kısa vadede işçiyi rahatlatmakla kalmaz, uzun vadede iş gücü piyasasının kalitesini de artırır. Unutulmamalıdır ki, Covid Pandemi döneminde dahi AB ve OECD ülkeleri asgari ücretin medyan ücrete göre ve/veya en az enflasyon oranı kadar artırılması yönde politika benimsemişlerdir. İşverenler açısından ise önemli olan çalışanın verimliliğinin maliyetinin üzerinde olmasıdır. Bu açıdan ise işveren ve vergi dairesi gibi kurumlar tarafından komisyona güvenilir bilgi sunulmalıdır.
ü Reel Olmayan Asgari Ücret Artışları: İşveren kesimi enflasyon oranında asgari ücret artışının kabul edilemeyeceğini iddia etmektedir. Halbuki enflasyon ücretler de dahil genel fiyat seviyesinin artışı anlamına gelmektedir. Yani asgari ücret, ürün ve hizmet fiyatları ile diğer girdilerdeki enflasyonist artışlar dışında düşünülemez. Bu açıdan, enflasyonun kavramsal tanımı çerçevesinde ücretler de enflasyon oranında nominal olarak artmaktadır. İşveren kesiminin ekonomik dinamiklerin ayrılmaz parçası olarak ücretlerde reel olmayan nominal artışı reel artış olarak lanse etmesi empatik olmayan kabul edilmez bir yaklaşımdır.
ü Emek Piyasasının Bozulan Denge Yapısı: KKTC’de emek piyasasında dengesiz bir arz ve talep yapısı bulunmaktadır. Şöyle ki, ihtiyaç duyulan bazı alanlarda yetersiz işgören varken bazı alanlarda ihtiyaçtan fazla emek arzı söz konusudur. Bu ise yapısal bir işsizlik doğurmaktadır. Özellikle, asgari ücretin belirlendiği emek piyasasında işverenin yabancı uyruklu düşük fiyata işgören ikame etme imkânı bulunması enflasyon oranında asgari ücret artışını dahi reddetmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla, emek piyasasındaki arz-talep dengesinin hilafına masada belirlenecek bir ücret kara borsaya ve kayıt dışılığa yol açabilir. Bu durumda, KKTC vatandaşlarının yaşam standardını belirli bir seviyede tutmak sosyal devletin görevi olmalıdır.
