Herkesin seçimi konuştuğu, tek tük boykotçuların parmakla gösterildiği, siyasetin ata sporu gibi kabul gördüğü ve seçim yaklaşırken herkesin seçim tahmini yaptığı bu minik ülkede seçime katılımın yüzde 60’lar seviyesinde olması sizi hiç düşündürmez mi?
Beni düşündürüyor.
Üstüne üstlük, 100 yaşın üzerinde çok sayıda kişinin hala seçmen olarak kayıtlı bulunması söylentilerinin artık söylenti ötesi haline gelmesi ve sadece fark edilebilen bu atalarımızın siyasi parti temsilcilerinin itirazları ile listeden çıkarılabilmesi durumu biraz sıkıntılı.
Daha da ötesi var.
25 yıldır burada yaşamayan iki yakınımın tesadüfen seçim zamanında burada bulunup, internet üzerinden hala seçmen oldukları gerçeğinin verdiği şaşkınlık içerisinde oylarını kullanmış olmaları, beni daha da düşündürmeye yetti de arttı.
Bir başka örnek. Kendimden. 10 sene önce mahkeme kararı ile soyadımı değiştim. Devletin bütün kurumlarında yeni soyadım ile iş görürken, oy kullanma, yani Yüksek Seçim Kurulu nezdine, eski soyadım görünmektedir. Oy kullanırken, fotoğraf ve kimlik numarası eşleştirme ve görevlilerin garip bakışları arasında oyumu kullanıyorum.
Devlet Bahçeli’nin çıkıp, katılım üzerinden bir seçim meşruiyeti sorgusu yapması ve üzerinden seçimlerin iptalini istemesi de tuz biber oldu sanırım.
Devlet Bahçeli’nin söyledikleri ile ilgili görüşümü hem kendi, hem de dün akşam konuk olduğun GençTV’de sevgili Mustafa Aklan ile paylaştığım için burada yenileme gereği duymuyorum ancak, seçimde katılım oranı önemli ve burada yaşayan Kıbrıs Türk halkının yarısından biraz azının sandığa gitmediğine inanmıyorum Allah’ın doğrusu.
Kurallar nedir? Burada yaşayıp yaşamadığına bakılmaksızın her yurttaş kayıtsız şartsız oy kullanma hakkına sahip mi? Seçme ve seçilme hakkı aynı şartları içermediğini biliyorum ama oy kullanma bir ikamet şartına bağlı değil mi? Olmalı mı?
Bunlar deli sorular ve tehlikeli alanlar. İngiltere, Avustralya ve Türkiye’de yaşayan vatandaşların oy kullanma hakkı olmalı mı olmamalı mı tartışmaları devam ederken, yurtdışında yaşayıp da seçmen listesinde bulunanlar, seçim sırasında ülkede bulunmadıkları zaman, seçmen sayısı içinden seçime katılmayanlar hanesine yazılıp, seçim sonucunun meşruiyeti ile ilgili soru işretlerine neden oluyorlar işte böyle.
‘Rasıh soruna işaret ediyor ama çözüm ile ilgili önerisi var mı?’ Sorusuna yanıtım, ‘hayır yok’ olur.
Birincisi benim işim değil, ikincisi ise seçimin meşruiyet sorunu yaşaması benim değil, seçilen ya da ileride seçilmek isteyenlerin birinci dereceden sorunu iken, benim sorunlar listemin çok üst sıralarında yer almıyor.
Ha diğer taraftan Devlet Bahçeli, ya da başka birisi seçimin katılım oranı bakımından geçersiz ya da çok güçlü bir irade beyanı olmadığını ifade etmesi kanıma dokunmuyor değil.
Sanırım biraz teknoloji, biraz da İçişleri Bakanlığı’nın, Yüksek Seçim Kurulu’na sağlayacağı köstek yerine destek ile büyük ölçüde üstesinden gelinebilecek bir sorundur.
İçişleri Bakanı seçmen listesine kişi eklemek için yaptığı çalışmalara minik bir ara verse ve var olan seçmen listesindeki öleni kalanı, gideni gelmeyeni, olan olmayanı bir ayıklasa fena olmayacak. Ama herhalde daha önemli işleri var. Eğer köşe yazılarına emoji koyabilsek buraya çok güzel bir göz kırpma emojisi giderdi galiba.
