Neticede bir evlat daha gitti.
Bir çocuğun hayatını kaybetmesi, her zaman kamu vicdanını ayağa kaldırır. İnsanlar dönüp kendi çocuklarına ya da torunlarına bir bakış atar ve “ya benimki olsaydı” diye istemsiz bir empati kurar.
Bu zamansız ve belki de önlenebilecek ölümün, şifa dağıtmak için kurulan bir binada, üstelik şifa dağıtmak üzere eğitimlerini tamamlamış ve bunun karşılığında maaş alan profesyonellerin gözünün önünde, ya da burnunun dibinde, yaşanması, insanı daha da ürpertiyor.
İlk açıklama mide bulandırıcıydı. Vurgusu, “kendileri taburcu olmak istedi, imzaladılar gittiler.”
Klasik refleks: “Sorumluluk bizde değil, anne baba sorumlu.”
Kamu tepkisi büyüyünce bu kez “kamera kayıtları incelenecek, soruşturma açılacak, otopsi raporu gerekirse kamuoyu ile paylaşılacak” denildi.
Farklı haberlerde farklı bilgiler var. Türkçesi sorunlu bazı haber sitelerinde başka şey okuyorsunuz, sosyal medyada bambaşka. Herkesin kendi anlatısı var.
Ama gerçek şu: Oyun oynaması gereken yaşta, Chinyere adlı pırıl pırıl bir kız çocuğunu dün toprağa verdik.
Bir çocuk daha gitti, hem de şifa bulması gereken bir yerde. Ve büyük olasılıkla, kimin sorumlu olduğu hiçbir zaman tam olarak bilinmeyecek. Güzelce örtbas edilecek, kamunun unutması beklenecek.
Ama sistem o kadar çürümüş durumda ki, biri unutulmadan bir diğer trajedi ortaya çıkıyor. Unutamıyoruz. İçimiz soğumuyor bir türlü. Hâlâ “alkollü bebek maması” skandalı aklımızda; çünkü orada da sorumlular adalet önüne çıkarılmadı, kimse istifa etmedi. Yine “nasıl olsa unuturlar” diye düşünülmüştü.
Açıklamalardaki şeytanlığa dikkat ettiniz mi? Sağlık Bakanı Dr. Hakan Dinçyürek’in adı açıklamaların hiçbirinde geçmiyor. Muhtemelen danışmanları, yarın Google’da adı arandığında “bir çocuk ölümüyle” aynı haberin içinde görülmesin diye böyle yapıyor.
Ama geriye dönüp bakın: Toplumsal Direniş Bayramı, Erenköy Direnişi, Zafer Bayramı, Cumhuriyet Bayramları, Ruh Sağlığı Günü, Eczacılar Günü... Her birinde bakanın adı var.
Küçük kızın ölümüyle ilgili açıklamada ise yok. Öyle ya, Başhekimin de adı yok. Başhekimlik, ya da Bakanlık açıklama yapıyor. Sanki etten kemikten insanlarmış gibi.
Burada “suç”tan değil, “sorumluluk”tan söz ediyorum. Bir sağlık sisteminin başında olmak, onu yöneten kişi olarak bu olaydan sorumlu olmak anlamına gelir.
Sorumlu olmak suçlu olmak değildir, tabii suç varsa ve üzeri örtülmüyorsa.
Çıkın konuşun. Anlatın. Sorumluluğu üstlenin. Suçu değil.
Bazen kendi kendime “Niye yazıyorum?” diye soruyorum. Boşuna göz nuru, boşuna tutuklanma riski. Öyle bir de sorunumuz var artık anlaşılan.
Belki de başka mücadele yöntemini bilmediğim için beyhude yazılarıma aralar verdikten sonra dayanamayıp yine yazıyorum.
Çünkü neticede, bir evlat daha gitti.
Hem de şifa bulması gereken yerde.
Bir Evlat Daha Gitti
Rasıh Reşat
Yorumlar
