“Yiğidi Öldür Hakkını Yeme”, hakkaniyet ve adalet duygusu çerçevesinde sıkça kullandığımız bir atasözüdür.
‘Yiğidi öldür hakkını yeme’ atasözü olumlu şeylerin yanında bir kişinin olumsuz, başarısız bir durumu da olabileceğini anlatmaktadır. Bu durumda kişinin hemen yaptığı başarılı işler unutulmamalı yani hakkı yenmemelidir. Hayatta başarı kadar başarısızlıklar da gerçekleşebilir.
Bu atasözüne neden mi atıf yaptım? Tahmin edeceğiniz gibi Prof. Dr. Özersay’dan bahsediyorum.
Siyasete girdiği günden beri Özersay’ı en fazla eleştirenlerden biri de benim. Samimiyetle ifade etmek isterim ki; Özersay’ın eleştirdiğim yönü siyasetçi olarak acemiliği ve tutarsızlığıdır.
Ancak inkâr edilemeyecek ölçüde gerek akademik gerekse deneyim olarak Kıbrıs sorunuyla ilgili en mahir kişi elbette Prof. Dr. Kudret Özersay’dır.
Sayın Özersay ve şürekâsı hiç kusura bakmasın ama Özersay siyasetçi olarak tam bir acemilik ve tutarsızlık örneği sergilemektedir.
Toparlanıyoruz hareketi ile siyasetçi serüvenine adım atan Özersay, Kıbrıs sorununu çözmek için Cumhurbaşkanlığına talip olduğunu, ileride parti kurup ülke yönetimine heveslenmeyeceğini açıklamış, ancak bunun tam tersini yapmıştır.
Özersay en son seçimlerde ise tutarsızlığına tutarsızlık katarak bu sefer de ülkedeki yolsuzluğu, usulsüzlükleri ve adaletsizliği önlemek için hükümete talip olduğunu ve Cumhurbaşkanı adayı olmayıp onun yerine seçim sürecinde adayların ortaya koyacakları vizyon ve yaklaşımları kendi vizyonlarına göre değerlendireceklerini iddia etti.
Özersay, aday olmayacağını açıklamasından kısa bir süre sonra kamuoyu maalesef işin özünü anlamış oldu. Şöyle ki, Özersay Tatara verdiği desteği daha güçlü ve etkili hale getirmek için kendisine nesnel ve objektif bir duruş görüntüsü vermeye çalışmış ve Tatar’ın en güçlü rakibi Erhürman’ın argümanlarını çürütmek ve halkın gözünde inandırıcılığını azaltmak için Erdoğan’ın adeta sözcülüğüne soyunmuştur.
Erhürman’ın Kıbrıs sorunu için gevşek dahi olabilecek federasyon modelini Erdoğan ile istişare ederek müzakere masasına taşıyacağı, ancak Türkiye’ye rağmen bir tutum sergilemeyeceği açıklamaları karşısında; Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, Türkiye’nin resmi söyleminde “gevşek federasyon, katı federasyon” gibi ayrımların bulunmadığını, federasyonun bir ortaklık modeli olduğunu ve Türkiye’nin bundan böyle genel anlamda federasyon görüşmesi yapmayacağını net şekilde ortaya koyduğunu ileri sürmüştür.
Sonuç olarak; Özersay Tatar’ı desteklemek uğruna Erhürman’ın argümanlarını çürütme uğraşı verirken Türkiye’nin atanmış sözcüsü gibi davranacak kadar kendinden geçtiğinin idrakine kuvvetle muhtemel varamamıştır.
