Uzmanlara göre “ortaklaşma” kavramı siyasi literatürde yer almamaktadır. Anlaşılan bu kavram, TDP sayesinde Kıbrıs Türk siyasetine girmiştir.
Hatırlanacağı gibi; TDP CTP Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman’a destek verirken Cumhurbaşkanlığı yanında yerel ve genel seçimlerde CTP ile ortaklaşma talebinin altını çizmişti.
CTP, TDP’nin ortaklaşma çağrısına somut olarak kulaklarını kapatırken konu kooperatiflerde aflara gelince UBP ile kolaylıkla ortaklaşabileceğini gösterdi.
Hiç şaşırılmayacak şekilde UBP ve CTP’yi omuz omuza ortaklaştıran temel mekanizma hiç kuşkusuz her iki partinin de esaretine girdiği patronaj sistemidir.
"Patronaj sistemi", genellikle bir kişinin veya kurumun, özellikle siyasi veya idari konumlarda, diğerlerine destek sağlama veya onlara ayrıcalıklar tanıma uygulamasıdır. Bu sistemde, bir "patron" (hami) genellikle daha az güçlü veya nüfuzlu kişilere (müşterilere) koruma, iş veya diğer faydalar sunar, karşılığında ise sadakat veya destek bekler. Antik Roma'da yaygın olan hami-müşteri ilişkisi, bu sistemin bir örneğidir.
Hatırlanacağı gibi; siyasi partilerin sayıştay ve yüksek mahkeme denetiminden muaf tutulması için yapılan mevzuat değişikliğinde de CTP ve UBP imrenilecek bir ortaklaşma örneği göstermişlerdi.
Merkez Bankası Başkanının ifadesi ile af anlamına gelen mevzuat değişikliği için Cumhuriyet Meclisi’nde ortaklaşan UBP ve CTP, kendilerini o kadar kaptırmış ki, şeffaflık ve hesap verebilirliğin hilafına madde görüşülmeden hemen önce komitedeki CTP’li vekilin, tutanaklara geçmemesi için kaydı durdurma talebi yaptığı ve o talebin kabul edildiği iddia edildi.
CTP ve UBP’nin ortaklaştığı geçici madde şeklindeki mevzuat değişikliğinin özünün Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan geçmişte yasadışı olarak kullandırılan ve batık olan kredilerin affına ilişkin olduğu HP Genel Başkanı Prof. Dr. Kudret Özersay tarafından kamuya açıklanmıştır.
Anlaşılan KKTC’nin en büyük Kooperatif Tasarruf Bankası ve Tüketim Kooperatifi PEYAK’ın 2000 yılında batmasından halen daha yeterince ders çıkarmış değiliz. Uzmanlarca hazırlanan raporlarda da kayda geçtiği gibi; kooperatiflerde yanlış yatırım kararları alınmakta, riskler profesyonelce yönetilmemekte ve kooperatifler Merkez Bankası gibi bağımsız ve özerk bir kurum tarafından etkin olarak denetlenmemektedirler. Ayrıca, tasarruf ve kredi kooperatifleri ticari bankaların dahil olduğu istihbarat ağının dışında olduğundan kredi risk derecelendirmeleri tüm gerekli unsurlar dikkate alınarak yapılamamaktadır.
Kooperatiflerin sürdürülebilirliği açısından yukarıda belirtilen yapısal dönüşümlerin gereği komite görüşmeleri sırasında Merkez Bankası Başkanı tarafından da gündeme getirilmesine rağmen muhalefet ve iktidar partilerinin ahlaki zafiyet (moral hazard) yaratmak suretiyle kooperatifleri daha da kötü duruma düşürebilecek mevzuat değişikliğinde ortaklaşmaları ülke yönetimi açısından fevkalade endişe vericidir.
Sonuç olarak; toplum tarafından yönetim biçimi kanıksanan UBP’yi pek etkilemeyeceği öngörülen bahse konu ortaklaşmalar CTP açısından farklı sonuç verebilir. Af konuları gündeme geldiği zaman patronaj sistemine paralel nepotik ve ırkçı temelli çelişkili ve ikircikli tavır sergilediği algısı yaratan CTP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimi ve iktidar yolundaki karizmasının çizilmesi maalesef ihtimal dahilindedir.
