Acı ama gerçek olan husus, birçok sektör gibi lokomotif olarak kabul ettiğimiz turizm de plansız, programsız ve profesyonellikten uzak hükmü karakuşi veya daha kibar bir ifadeyle palyatif olarak yönetilmektir.

Turizm KKTC’de devlet/bakanlık düzeyinde üzerine en fazla çalıştay, konferans yapılan ve hatırı sayılı bütçeler harcanan sektördür. Bu etkinlikler sözde sektörün planlanması ve yapılanması için yapıldığı iddia edilmesi rağmen hiçbirinin gereği kurumsal çerçevede yerine getirilmemiştir.

Mustafa Akıncı’nın Turizm Bakanlığı zamanında ülkemizde sözde yürürlüğe giren 52/2011 Sayılı Turizm Gelişim Yasası tüzükleri hazırlanmadığı bahanesiyle yaklaşık 14 seneden beri halen daha dikkate alınmamaktadır. Dolaysısıyla, bahse konu yasanın amir hükümlerinden Turizm Gelişim Kurulu da bugüne kadar etkin ve verimli çalışmamıştır.

Uzun yıllar formalite icabı hazırlanan plan ve programlarda papağan misali devamlı turizm master planı ve turizm örgütünün kuruluşundan bahsedilmesine rağmen bunlar göz ardı edilerek siyasi rant, duygusallık ve nepotizm uğruna KTC turizmine kıyılmıştır ve kıyılmaktadır.

KKTC turizminin başarısızlığında ciğeri yanan tüm paydaşların mutabık kaldığı üzere; turizm 7/24 profesyonelce ve liyakat esasına göre yönetilmesi gereken bir sektördür. Dolaysıyla, siyasi müdahalenin sınırlandığı ve paydaşlardan oluşan turizm örgütü veya benzeri bir oluşum turizm konusundaki hayati kararları şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde vermelidir. Turizm örgütü gibi yapılanma yanında Bakanlığa bağlı müdür/müsteşarlar ve teknokratlar uzmanlık ve deneyimin gözetildiği liyakat esasına göre yapılanmalıdır. Ayrıca, turizme bağlı dairelerdeki rehberler ve benzeri personel siyasi yakınlığa göre değil bilgi, beceri, eğitim, yabancı dil gibi liyakat esasına göre seçilmelidir.

Profesyonelce yönetilmesi gereken turizmin uzmanlık gereken alanlarının başında pazarlama gelmektedir. Şöyle ki, turizmin tüm tanıtım ve reklam çalışmaları pazarlama çerçevesinde yapılmalıdır. Ülke turizminin fiyat, hizmet kalitesi, turizm türü ve alternatifleri kapsamında rekabet üstünlüğü olan yönleri üzerinden tanıtım çalışmaları yapılır. Pazarlama ile ilgili kulaklara küpe olması gereken en önemli husus olgularla örtüşmeyen algı veya tanıtım çalışmalarının başarılı olma şansının olmadığıdır.

Yukarıdan da anlaşılacağı gibi, KKTC turizm pazarlamasının başarısında ön şart yapılacak bilimsel çalışmalarla turizmde memnuniyetini çeşitli açılardan ölçmek ve muhtemel memnuniyetsizliği gidermek için projeler ve ona göre bütçeler hazırlamaktır. Buna paralel, ülkeye gelen turistler yanında gelmeyen özellikle Türkiye vatandaşlarının KKTC’yi neden tercih etmedikleri fiyat, hizmet kalitesi, pahalılık, çevre, ulaşım, dolaşım ve benzeri yönden ortaya koymalıdır. Bu çerçevede, profesyonelce davranmadan ve gerekli projeleri ve pazarlama çalışmalarını gerçekleştirmeden Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu’nun yaptığı gibi Türkiye vatandaşlarını seyahat ve yatırımlar için KKTC'yi tercih etmeye çağırmak iyi niyet beyanından öteye gitmeyecektir.

Ataoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti'ndeki kardeşlerimizi yapacakları seyahatlerde farklı adalara, farklı ülkelere değil kendi adaları, kendi ülkeleri olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne çağırıyoruz." ifadesini kullanmadan önce Türkiyeli kardeşlerimizin hangi nedenlerden ötürü Yunanistan, Yunan adaları veya Avrupa ülkelerine gittiklerini ve KKTC’yi tercih etmediklerini bilimsel olarak tespit etmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak; KKTC turizminin rekabet edebilirliği ve sürdürülebilirliği için bugünün aksine siyasi müdahalenin sınırlandığı; rasyonel kararların sistematik, organize ve planlı olarak alındığı ve 7/24 liyakat esasına göre profesyonelce yönetildiği bir yapı ivedilikle zaruridir.