Kıbrıs, kuşkusuz Akdeniz'in en güzel adalarından biridir. Doğası, kültürü, sosyal dokusu doyulmaz güzelliktedir.
Bu muhteşem güzellik içerisinde adanın doğu ucunda yer alan Karpaz yarımadası da inci gibi parlar.
Sık maki bitki örtüsüyle kaplı, altın rengi kilometrelerce uzanan doğal plajlarla çevrili bu yarımadanın, insanları da en az doğası kadar güzel hasletler taşır.
Ne var ki bu güzel insanlar, Kıbrıs ölçeğinde en uzakta kalmanın da etkisiyle kendisini ülkenin genelinden dışlanmış hisseder.
Hele, geçtiğimiz hafta, lise gençlerini okuldan eve taşıyan okul otobüsünün devrilmesiyle bu his daha da dışa vurdu.
Çok şükür, devrilen otobüsten onlarca gencimiz sağ çıktı, çok ciddi anlamda yaralanan da olmadı ama medyaya da yansıdığı gibi kaza gençlerde ciddi bir travma oluşturdu.
Zaten, devrilen otobüs 100 metre kadar ileride devrilseydi uçuruma devrilmiş olacak, belki de tümü hiç istenmeyecek sonuçlarla karşılaşacaktı.
Kazanın tek tesellisi bu sonuçla karşılaşmamış olmaktı.
Ancak, bu korkunç sonuçla karşılaşılmadı diye yönetimin ihmalkârlığı, işini doğru dürüst yapmadığı, taşımacılığın olması gereken ciddiyette yapılmadığı dikkatlerden kaçırılmamalıdır.
Her şeyden önce, devleti yöneten ve gençleri okullarından evlerine güven içinde ulaştırmakla ödevli olanlar kazadan gerekli dersi almalıdır.
Bu ders, en azından, şu iki konuyu içermelidir:
Birincisi, geleceğimiz demek olan çocuklarımız ve gençlerimiz, bu kazanın yaşandığı eski, artık hurda nitelikte olan araçlarla taşınmamalıdır.
İkincisi, çocuklarımız ve gençlerimizi taşıyan otobüslerin şoförleri çok dikkatle seçilmeli, mesleki yetkinlikleri tam, sorumluluk duyguları en üst düzeyde olmalıdır.
Kendisi de o bölgenin insanı olan ve bu olaydan çok etkilendiği tahmin edilen sayın eğitim bakanının bu iki dersten gerekli sonucu çıkarıp gereğini yeni başlayacak ders yılında yapması gerekir.
Aksi durum, kazazede bir gencimizin söylediği “olayda sadece cam parçalanmadı, devlete inancımız da parçalandı” cümlesindeki sitemin, bir süre sonra öfke seline dönüşmesine neden olur.
Bu sel ise sadece sayın bakana ve onun nezdinde sadece yöneticilere değil, tüm devlete zarar verir.
Bunu yapmaya da hiçbir siyasetçinin hakkı yoktur.