Özellikle KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimi sathı mailine girdiğimiz süreçte Sayın Ersin Tatar adına yapılan sözde etkinlikler beni derin düşünceye şevketti. Şöyle ki, Sayın Tatar’ın imajını güçlendirmek ve olumlu algı yaratmak amacıyla yapılanların nerede ise hepsi ters tepti.

PİAR veya seçim propagandasının önemli bir bileşeni olarak Cumhurbaşkanı Ersin Tatar adına yapılan stratejik hatalar kuvvetle muhtemel aşağıdaki iki temel nedenin birinden kaynaklanmaktadır:

1. Ersin Tatar adına çalışan teknokrat, bürokrat, danışman ve/veya profesyonel propaganda heyeti ya gerekli ehliyet, deneyim ve donanıma sahip değildirler ya da

2. Tatar’ın heyeti bilinçli olarak stratejik hata yaparak Tatar’ın irtifa kaybetmesine neden olmaktadır.

Özellikle son zamanlarda Tatar’ın yaptığı bariz yanlışlıkları basit hata olarak maruz görmek mümkün değildir. Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın ferasetlerine sığınarak maruz gösterilemeyecek bazı bariz kusur ve hataları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

Ø Simon Aykut’un yakalanması karşısında benzeri yatırımcıları yatıştırıcı ve güven verici reaktif/proaktif önlemler açıklamak yerine Tatar’ın “Simon Aykut'a Güneye gitme demiştim, biliyordu, gitti tutuklandı” şeklindeki aciz ve güvenilmez açıklama yapması,

Ø Tatar tarafından yapılan nüfus miktarı açıklamalarının bilahare ilgili resmi kurumların yayınları ile tutarsız olduğunun anlaşılması,

Ø AİHM’in KKTC’deki Rum mülklerine yönelik son mülkiyet davası kararına ilişkin mevcut hukuki gerçeklerle örtüşmeyen “Mülkiyet rejimimiz bir kez daha tescillendi” şeklinde Tatar’ın yaptığı afaki açıklama,

Ø Tatar’ın imajını güçlendirmek üzere hazırlanan sözde belgeselde maruz görülemeyecek cahilane hata,

Ø Tatar’ın anayasal sorumluluğu olan devletin kesintisiz devamını sağlama görevinden bihaber gibi davranması ve hükümetin devleti bertaraf eden atama ve benzeri kararlarda maalesef Tatar’ın eli mahkûm noter gibi davranması,

Ø Bilim adamı kisvesi altında Tatar’ın bazı danışmanlarının gerçeklerle bağdaşmayan hayali açıklamalarla basında yer alması ve

Ø Özellikle Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın davetli konuşmacı olarak yaşattıkları Tatar’ın bariz şekilde adeta baltayı taşa vurduğunun göstergesidir.

KKTC Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde yani milletin sarayında Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Tatar adına yaptığı konuşma tam anlamıyla fiyaskoyla sonuçlandı. Bilindiği gibi; bahse konu konferansta Prof. Dr. İlber Ortaylı Annan Planına yönelik Rumları “hayır” dediği için “ahmak”; Kıbrıs Türklerini ise “evet” dediği için hem “hain” hem “ahmak” olarak nitelendirdi. İşbu açıklama, Tatar’ın bir nevi kendi ayağına kurşun sıkmasına neden oldu. Zira, Kıbrıs Türkünün ilgili zamandaki demokratik iradesini hiçe sayan Ortaylı, aynı zamanda Annan Planını aktif olarak destekleyen Türkiye hükümeti ve o zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a da hakaret etmiş oldu.

Tatar’a puan kazandırmak için konferansı düzenleyen ekibin Ortaylı’nın böyle bir açıklama yapacağından haberimiz yoktu diyerek sorumluluktan kaçma lüksleri olamaz.

Medyayı takip eden sıradan birinin dahi fark edeceği gibi; 10000-15000 $’lık duygusallık sonucu misyon yüklenen ünlü tarih profesörünün özellikle son dönemde fevkalade asabi, karşı görüşlere saygı duymayan, hatta karşı görüş taşıyanları cahil olarak nitelendiren, hakir gören ve Annan planı hakkında anti-demokratik davranan bir kişiliğe sahip olduğunu Tatar’ın ekibinin de çok iyi bilmesi gerekiyordu.

Sonuç olarak; Tatar’ın haline üzülmemek elde değildir. Tatar’ı muhalefetin gazabından ziyade kendi ekibinin bilinçli yapıldığı algısı yaratan gaflarından Tanrı korusun diye temennide bulunmak gerekiyor.